Eylülün 3. Haftası
Deena pazar günü öğlen vakti saati 2'de uyandı. Bir süre yatakta uzandı, kafası karışıktı; sonra bir gece önce olan her şey aniden aklına üşüştü.
Dedektifler onu ve Chuck'ı markasız arabalarına bindirip, polis merkezine götürdüler. Bay ve Bayan Martinson ise onları BMW ile takip etti. Dedektif, Deena'nın annesine Honda'sının kanıt için alınacağını söyledi.
Onlar hemen uzaklaşmadan önce Chuck şiddetle Deena'ya fısıldadı.
"Hiçbir şey söyleme. Biz masumuz, söyleyeceğin herhangi bir şey işleri daha kötü yapar."Polis merkezinde her şey filmlerdeki gibiydi. Huysuz görünüşlü, gri saçlı nöbetçi polis ve yıpranmış gri metal masa kağıtlarla kaplıydı. Gece çok geç bir saat olmasına rağmen üniformalı memur kağıtları doldurup telefonla konuşuyordu.
Deena'nın etrafı incelemek için çok vakti yoktu, çok geçmeden o ve Chuck ayrıldı ve o, hiç penceresi olmayan küçük bir odaya alındı. Dedektif onu tekrar sorgulamaya başlarken yıpranık ve üzerinde yırtık pırtık muşamba bulunan sandalyeye oturdu. Onlarla olan diğer gencin kim olduğuna dair sorular sormaya devam ettiler.
Deena gerçeği söylemek isterken Chuck'ın uyarısını ve Jade'in de başının belaya girmesini istemediğini hatırladı. Birkaç dakika sonra, Sidney Roberts, babasının avukatı göründü.
Dedektiflerle resmi bir jargonla konuştu ve bir süre sonra odadan çıktılar. Deena o zamana dek çok yorulmuştu. Ne olduğunu umursamadı. Hapishaneye düşerse ne olacağını merak etti. En azından yatabileceğim bir yer olur, diye düşündü.
Hatırladığı diğer şeyse babasının onu sallamasıydı. Masanın üzerine ellerini koyup başını kapayarak uyuyakalmıştı.
"Hadi tatlım, eve gidebiliriz."dedi annesi.Deena titreyip sendeleyerek ayaklandı. "Ne oldu?" diye sordu.
"Sizi serbest bırakıyoruz, şimdilik."dedi Dedektif Monroe kapı aralığından. "Ama sizinle tekrar konuşacağız, şehirden ayrılmayın."
Deena neredeyse gülüyordu. Tabii, diye düşündü. Sanki gidecek bir yerim varmış gibi. Ama bir kabustan nasıl kaçılır ki?Ebevenlerini binanın girişine doğru takip etti ve sonra gecenin serinliğine doğru. Doğuda gökyüzü aydınlanmaya başlamıştı. Daha önce bu kadar geçe kalmamıştı. Deena bir şeyi hatırlamadan önce park yerine geldiler.
"Chuck!" dedi. "Chuck nerede?"
"Onu tutukladılar."dedi babası. Sesi sert çıkmıştı.
"Ne?" dedi Deena. Yaşadığı şok onu uyandırmıştı.
"Bu onun polisle ilk başının belaya girişi değil."diye devam etti babası. Sesi yorgun ve üzgündü.
"Geçen sene şehir merkezinde Chuck ve bazı çocuklar başkasının arabasını çalıp gezerken yakalanmışlar."
"Ama,"dedi Deena itiraz eder gibi "Bu gecenin o olayla bir ilgisi yok!"
Babası bir an çok yaşlı ve çok yorgun gözüktü. "Polis sabıkasını kontrol etti."dedi. "Parmak izinin bir kaydı vardı ve, anlaşılan parmak izi Bayan Farberson cinayetinde kullanılan bıçaktaki izle uyuşuyormuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ NUMARA - Türkçe Çeviri
TerrorBir şaka olarak başladı. Ve cinayetle sonuçlandı. Rl Stine'in Fear Street serisinden bir kitap olan "The Wrong Number" çevirisi. Tür: Korku/Gerilim