🏜• İhaneti, dönüştürücü enerjiyi hareket geçiren bir katalizör olarak kullanırken yaşadığınız tereddütler oldu mu?
• İkili ilişkilerde affedicilik konusunda kadın ile erkek arasında toplumsal bir ayrımcılığın söz konusu olduğunu düşünüyor musunuz?
• Bireysel geri dönüş hikayenizle Eylül'ünkisi arasında bir bağ kuruyor musunuz?
"Hüma bunlar nedir Allah aşkına?"
Hüma odasına girdiğimi, bıkkınlık ve şikayet yüklü sorumu işitmeden önce bile fark etmiş olabilirdi. Asabi adımlarım bugün sesimden de aceleci davranıyordu.
"Röportaj soruları," dedi, başını kaldırmaya gerek duymadan. Geniş deri koltuğunun ucuna ilişmiş, her bir karışı diğerinden daha dağınık haldeki masasının başında nasıl odaklanabildiğini anlayamadığım bir raporu okumaya dalmıştı.
"Evet onu fark ettim," dedim, sesimi ne yükselterek ne alçaltarak. "Ben de neden benim masamda olduklarını merak ediyordum." Elimdeki dosyayı mülayim olmasına özen gösterdiğim bir tavırla masasının üzerindeki kağıt yığınının tepesine bıraktım. "Çünkü üzerinde senin adın yazıyor, bak."
Hüma bakmıyordu. Herhalde bakmadan anlayabileceği kadar basit bir husus olduğu içindi.
"Ayın Röportajı: Hüma Kosovalı."
Hüma Kosovalı, paçasını beni görmezden gelerek kurtaramayacağına nihayet kanaat getirerek bana baktı. Mat beyaz renkteki kemik çerçeve gözlüğünün arkasına saklamayı başaramadığı bir yorgunluk, olduğu gibi suratında asılı olsa da ona acıyacak değildim.
"Benim kitabımın üzerinde de Hüma Kosovalı yazıyor ama bu onu benim yazdığımı göstermiyor, değil mi Baharcım?"
Bu konudaki rahatlığının sınırları beni her defasında şaşkınlığa uğratıyordu.
"Yine de ucundan kıyısından bir katkıda mı bulunsan acaba," dedim, alaycı ve üsten bir tavırla. "Hani, orada burada birisi olur da aniden bir soru yöneltir... Önceden hazırlanmamış bir yorum yapman falan lazım olur..." Genişliğiyle baş etmenin tek yolu ondan da lakayt davranmaktı herhalde. "Üstünde isminin yazdığı kitapla alakalı edecek iki üç kelâmın olsa fena olmaz diyorum!"
Hüma yüksek sesli bir kahkaha attı. "Baharcıııım! Seni en çok bu çileden çıkmış halinde seviyorum, biliyor musun?" Ses tonuna bakılırsa şaka da yapmıyordu, halbuki beni bu halimde değil herhangi bir halimde seviyor olması bile şaşılacak şeydi. "Sen bir taslak metin hazırla, ben son dokunuşu yapacağım elbette," dedi, belli belirsiz fakat kesinlikle yetersiz bir ciddiyet takınarak. "Biliyorsun romanda da böyle yaptık."
"Üç yüz sayfada topu topu beş paragrafa falan dokundun!"
"Demek ki o kadar iyi iş çıkarmışız."
Düpedüz akıntıya karşı kürek çekiyordum, üstelik bir metre dahi olsun yol alamadan. Harcayacak bu kadar enerjim yoktu. Bu kadar sabrım hiç yoktu. Bir şeyler karalamaya başlamış olsam çoktan işi bitirip önüne atmıştım belki de. Olacakla öleceğe çare bulunamıyordu, uzun zamandır bulunamadığı gibi.
"Bahar... Bahar!"
Hüma'nın telaşlı sesi ardımda çınlıyordu. Süratli adımlarla peşimden kapıya kadar gelip beni tam çıkmak üzereyken yakaladığına bakılırsa, belli ki unuttuğu bir şey vardı. "Sen neden bütün hafta ofisteydin?"
"Bu şirkette çalıştığım için olmasın?" diye sordum, dalga mı geçiyorsun diye sormak yerine. "Senin yapman gereken işleri yapmak gibi bir vazifem var, biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cemre Düştü | TAMAMLANDI
General Fiction"Sanırım bu gece sana biraz daha fazla zarar vermezsem iyi olacak." Sıkamadığı elime bir süre bakakaldıktan sonra, çaresizlikle kendi ellerini iki yana açtı. "Toprak ben." Evreni bembeyaz bir ışık sardı. Şimşeğin geceyi inleten sesi işitilene dek...