ARZULAMAK

31K 1K 1.2K
                                    

Okula başlayalı ikinci haftamdı. Okula gitmeyi seven birisi değildim. Fakat garip bir şekilde okula gitmek istiyordu bedenim.

Okula doğru normal bir şekilde yürürken telefonla oyalanıyordum. Geç kalmadığım için şükür namazı kılacaktım.

İkinci haftaya kadar sadece iki dost edinebilmiştim.
Onlar da insanları yargılamayan, zorbalık yapmayan kişilerdi.

Telefonumdan mesaj bildirimi geldiğinde WhatsApp'a girdim.

-

Emir: Kanka neredesin? 
08:45

Eren: Vardım okula geliyorum şimdi.
08:57

Emir: Tamam acele et, öğretmenler zili çaldı. İlk dersimiz Oğuzhan hocayla. Adamı sınıf hocamız yapmışlar 🤡

Eren: Duymuştum. O kadar da kötü değil bence.

Tabii hoş. Bana göre durum iyiydi.

Emir: Kanka ben daha sevgili yapamıyorum adam iki yıldır okulda tüm kızlar onun peşinde resmen. Pü

Eren: Hadi geldim ben.

-

Son yazdığım mesajla telefonu kapatıp cebime koydum.
Okul kapısının önüne gelip elimi demirliklerden geçirip, kapıyı arkadan açtım.

Okulun içine girdiğimde kapıyı kapattım. Hızlıca okul kapısına yürürken etrafa bakıyordum.

Bahçede duran otopark kısmında siyah, lüks bir arabayı fark edince yavaşladım.

Kapısı açıldığı sırada içinden bir erkek, bir kadın olmak üzere iki kişi çıktı.

Kadına baktığımda hocaya benziyordu fakat tanımıyordum.
Yanındakine baktığımda onun Oğuzhan hoca olduğunu fark ederek kaşlarımı çattım.

Oğuzhan hoca bir elini kadının beline koyup onunla okul kapısına ilerlerken gözleri benimle buluştu.

O kadar dalmıştım ki, yanıma geldiklerini bana seslenildiğinde anladım.

"Eren?" Dediğinde aniden bakışlarımı ona çevirdim

"Hocam. Bende sınıfa geçiyordum." Söylediğim şeyden sonra kadının belini okşayıp onu yanından gönderdi.

Bu duruma kaşlarımı çatıp derin bir nefes aldım.

"Hayret, hep geç kalırdın sen." Deyince vücudumu ona çevirdim.

"Size öyle denk gelmiş demekki." Dediğim kelimelerle bir elini omuzuma koyup ilerletti beni.

"Düş önüme Eren. Dersiniz benimle."

Temasıyla vücudum titrerken komutu ile ilerlemeye başladım.

Omzumu okşayıp beni yerime yönlendirdiğinde içim erimişti.

Neden bunu yapmıştı bilmiyorum ama dostça bir davranıştı.
Ve ben bunu başka anlamlara taşımamak için kendimi zorluyordum.

Sırama geçip sandalyeye oturduğumda Oğuzhan hoca ceketini çıkarıp sandalyenin üstüne astı.

Sınıftaki kızlar kendi aralarında fısıldaşırken ben bir kolumu sıraya dayayıp, avucumu yanağıma bastırmış onu izliyordum.

Gömleğinin kollarını yukarıya doğru katlarken damarlı kollarını öne sermişti.

Sanki kusursuz bir Yunan heykeliydi. Fazla dar olmayan gömleği yine de kumaşın altındaki kaslı ve fit bedeni belli ediyordu.

"Kapatın çenenizi." Dediğinde yutkunup ona baktım.

"Tahta kalemi olan var mı?" Söylediği şey ile kalemliğimden siyah bir tahta kalem çıkarıp ona uzattım.

Yeşil gözleri benimle buluştuğunda elini kaleme uzattı.

Parmakları benim elime değdiğinde heyecanlanmaya başlamıştım. Ben nefesimi düzene sokmaya çalışırken o derse geçmişti.

"Bugün Osmanlı tarihine geçeceğiz. Osmanlı İmparatorluğu hangi yılda kurulmuştur bilen var mı?" Deyince elimi kaldırdım.

Kafasını bana çevirip söz hakkı verdi.

Elimi indirip tekrar sıraya koydum. "1302 hocam." Dediğimde kafasını salladı.

"Osmanlı İmparatorluğu 1299'da kurulmuş, 1922 yılında da sonlandırılmıştır."  Söylediği şeylere karşı kafamı salladım.

"Peki nasıl çöktü hocam?" En arkalarda oturan çocuğun sorduğu soru ile duraksadım.

Halbuki kendisi has Atatürkçüydü.

"Geleceğiz o konulara." Söylediği cevapla derse tekrar döndü.

Ben ise defterime sıkıntıdan bir şeyler çizmeye başlamıştım.

~

Zil çaldığında yavaşça yerimden kalktım.
Oğuzhan hoca sınıftan çıkmış ve ben de ardından
Lavaboya ilerliyordum.

Koridoru sol dönüp lavaboya girdim.
Kapıyı Aralık bir şekilde kapatarak önüme döndüm.

Aniden sert bir bedene çarpmam ile afalladım.
Ağzımdan ufak bir inleme çıkmıştı.

"Eren ne yapıyorsun burada?"

Gözlerimi yavaşça açtığımda Oğuzhan hocayı gördüm.

Kesinlikle erkek öğrenci lavabosuna girdiğimden emindim.

"Lavaboları karıştırmış olmalıyım hocam."
Tekrar arkamı dönmüştüm ki beni kolumdan tuttu.

"İki hafta oldu çocuk. İki haftadır öğrenemedin mi lavaboların yerini?" Bir kaşı yukarıya kalkarak gözlerimin içine baktı.

Elimi beni tuttuğu eline koydum. Elini incelemeye başlarken bir yandan da okşuyordum.

"Öğretin o halde." Dediğimde elini son kez okşayıp kendimi çektim.

Lavabo kapısını açıp dışarıya çıkmamla beraber derin bir nefes verdim.

Oğuzhan hocanın elini iki kere okşamıştım ve bununla kalmayıp garip bir şekilde öğretmesini teklif etmiştim.

Kesinlikle benden şüphe edecekti artık.

~

Pek içime sinmedi bu bölüm. Ama hadi bakalım

Öğretmen -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin