STRES

17.3K 845 199
                                    

Okula doğru yol alırken içimi korku ve stres kaplamıştı.

Hele ki daha birkaç saat öncesinden Oğuzhan hocaya attığım mesaj beni daha da streslendirmişti. İlk dersimiz onunlaydı ve gözüne nasıl bakabilirdim ki? Yol boyunca hep böyle düşüncelerle kendimi yiyip bitiriyordum resmen.

Kol saatime baktığımda daha dersin başlamamış olduğunu gördüm. Düşünsenize bir de o şehvetli mesajlardan sonra okula geç kaldığımı? Çok utanç verici olurdu. Okul kapısına yaklaştığım esnada kapıdan okul bahçesine ilerledim.

Etrafıma göz gezdirip okulun duvarlarına baktım okula girene kadar. Duvarlar yüksek ve üstü sivri tellerle kapanmıştı. Hapishane miydi burası anlamıyorum. Böyle şeylere neden gerek vardı ki? Cidden saçmaydı.

Okuldan kaçmak isteyenleri yaralamak mı istiyorlardı?
Buna sinirlensem de kendi sorunlarımı hatırlayıp bir kere daha o mesajları hangi kafayla yazdığıma küfrettim.
Okul kapısından girip merdivenden sınıf katına ilerledim.

Tüm gece uyumamış olmanın verdiği yorgunluk ile en ön sıraya oturdum. O en yakınımda oturacaktı tüm ders boyunca. Bunun için de kendime iki kere sövünce yerime sandalyeye yaslandım.

Bana 'hemen uyu' diyerekten emir vermişti lakin yaptığım şeylerden sonra gözüme uyku nasıl girebilirdi ki? İlk adımı aptal gibi onun attığına kendimi inandırarak ilerlemiştim.
Kapı sesi işittiğimde bakışlarımı aniden kapıya diktim.

Kapıdan içeriye beklediğim kişi girerken içimi panik kaplamıştı. Herkes ayağa kalkarken ben bu eylemi gerçekleştirmeyi bile unutmuştum. Tam ayağa kalkacağım sırada herkes tekrar yerine oturdu.

Bakışlarımı istemesem de bana bakmayan bedene çevirdim. Kitaplarını ve kalemlerini masaya koyup ayakta dururken sınıfa baktığında bakışları bana değdi. Gözlerinin içine bakıp saniyeler sonra bakışlarımı gözünden çektim.

Sanırım gece mesajlarda ki cesaretli halim onu şaşırtmıştı. Şimdiyse bu utangaç halim ona garip gelmiş gibiydi.
Kıkırdama sesi duyduğumda bakışlarımı tekrar ona çevirdim. Kızmamış mıydı?

Başını iki yana sallayıp sınıfı saymaya başladı. Üstünde siyah bir tişort, altında ise biraz dar olan siyah kot pantolon vardı. Düzenli saçları bugün biraz daha dağınıktı. Bu hali gözüme daha çekici gelmişti.

Kıkırdamış olmasına biraz daha rahatlamıştım.
Sandalyesine oturunca sırtını geriye yasladı ve biraz daha yayıldı. Sınıf defterini önüne çekip açtığında yoklama almaya başlamıştı.

"Mete?" İsmini söylediği kişiler burada deyip diğerlerini yok yazıyordu.

"Burada."
.
.

"Eda?"

Tekrar ses çıkmayınca arkalardan bir ses işittiğim sırada vücudum arka sıralara döndü.

"Hocam Eda bugün yok. Ateşi çıkmış fakat o kadar da yüksek değilmiş." Kaşlarımı çatıp önüme döndüm. Küçük bir ateşlenme dahi olsa merak ediyordu insan arkadaşını.

"Eren?" Bakışları bana döndüğünde birkaç yerimi incelemişti bakışlarıyla. Yutkunup ellerimi masadan indirdiğim zaman kısık bir sesle "Burada." Dedim.
Zaten önümdeydi ve yüksek çıkmasına gerek yoktu.

Son birkaç kişinin de ismini söyleyip yok olanları yazmaya başladı. Yoklamayı bitirip defteri kapattığında tekrar sırtını sandalyeye yaslayıp kollarını göğsünde birleştirdi. Kol kasları kendini belirgin ettiğinde ikinci defa yutkundum.

"Kesin sesinizi..." sınıfta aniden tüm fısıldaşmalar ve konuşmalar kesilirken tekrar konuşmaya başladı. "...konularda bayağı ilerideyiz. Bu ders serbestsiniz."
İçim daha da rahatlamıştı.

"Telefon çıkarmak yasak. Kitabınız varsa kitabınızı okuyun yanınızda yoksa da uyuyun." Verdiği komutla yüzüm asılmıştı fakat ona fark ettirmeden geri düzeldim.
Çoğu kişi kafasını sıraya koyarken bazıları ise kitap çıkarmıştı.

Kitabım olmadığını bildiğimden kafamı koyup uyumaya da utanıyordum. Ya bana baktığında konuşmalarımız aklına gelseydi? Muhtemelen gelecekti veya gelmişti bile. Peki ne yapacaktım ki? İşsiz gibi bir yerlere mi bakacaktım.

Sırtımı sandalyeye yaslayıp, kollarımı göğsümde birleştirdim. Bakışlarımı ona çevirdiğimde göz göze gelmiştik. O sandalyesinde biraz daha yayıldığında yanları ve önü aşağıya kadar kapalı olan öğretmen masasında bacak bacak attığını hissedebiliyordum. Tahmin etmek zor değildi zaten.

Bana göz kırptığında göz bebeklerim büyümüştü lakin ben bunu hissedememiştim. O bunu fark etmiş gibi gözlerimin içine daha da odaklanmıştı. Utancımdan yanaklarımın kızardığını hissettim. Elimi havaya kaldırdığım sırada bakışlarımı üzerinden üç veya dört saniye çekip yeniden baktım.

Bana söz hakkı verdiğinde elimi aşağıya indirip gözlerine baktım. "Lavaboya gidebilir miyim?" Kafasıyla kapıyı işaret edince giydiğim elbisenin kol kısmını avcuma alıp elimi sıktım. Ayağa kalkıp kapıya yöneldiğimde sınıftan çıkmıştım.

Koridorun duvarına elini koyup biraz beklediğim sırada ben lavaboya daha varmadan sınıf kapısının sesi geldi.
Arkamı dönüp kapıya bakınca, Oğuzhan hocanının yanıma ilerlediğini fark ettim.

Yüzünde ise fazla memnun bir surat yoktu...

-

Benim için önemli olan şey görüşleriniz. Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin

Öğretmen -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin