Sözlü

14.6K 640 197
                                    

Evden apar topar götüm tutuşarak çıktığımda hızlıca koşarak okula varmıştım bile. Bahçeden geçip okul binasının içine girdiğimde öğretmenler zili girmemle beraber çalmıştı.

Sınıfıma çıkıp içeriye girdiğimde hemen sıraya çantamı atıp sandalyeye oturdum. Sınıfa göz gezdirdiğimde Sude'nin gelmemiş olduğunu görünce derin bir nefes verdim.

Terlemiş alnımı kolumun kenarıyla silip Oğuzhan hocanın gelmesini bekledim. Birkaç dakika sonra
Kapı açılıp içeriye aylardır takıntılı olduğum kişi girince sınıfça ayağı kalktık.

Oğuzhan Hoca'da biraz değişiklik vardı sanki. Biraz daha uzamış ve daha fazla heybetli duruyordu.

Öğretmen masasına ilerleyip deri ceketini yavaşça çıkarmaya başladığında en ön sırada oturduğum için onu izlemenin zevkini tadıyordum. Ceketini çıkarıp sandalyeye astığında siyah bir tişört ile sade siyah bir kot pantolon giydiğini gördüm.

Tişört kaslarını biraz belli ettiği için kendime hakim olmaya çalışsam da nafileydi. Onu izlediğim sırada benden başlayıp sınıda göz gezdirdiğinde kişi sayısını saydığını anladım.

"Yoklamayı dersin sonunda alırız. Bugün sözlü olacaksınız kaçışınız yok." Dediği kelimelerle gözüm açıldı ama neyse ki az çok bilgim vardı tarihten.

En ön sırada oturmanın pişmanlığını da şimdi duyuyordum tabii.

Oğuzhan hoca kendi sırasının ön tarafına kıçını yaslayıp kollarını göğsünde birleştirdiğinde bana bakmıştı hemen. Utancımdan gözlerimi kaçırmıştım.

"Başla bakalım Eren..."

"...Osmanlı'yı kim kurmuştur?"

Sorulan sorunun cevabını bilmenin mutluluğunu yaşarken aniden yeni kesmiş olduğu sakallarını kaşıdığında gözlerim hemen oraya kaydı.

"..."

Hadi ama Eren!
Bu sorunun cevabını biliyorsun söyle işte...

"Dördüncü Mu-"

Ah hayır.

"Kuruluş Osman?" Aniden ağzımdan çıkan kelimeyle birlikte sınıftan kahkahalar dökülürken yüzüm yavaşça ekşimişti. Oğuzhan hoca'nın da kıkırdadığını görünce tekrar rezil olmuştum.

Kapı hemen tıklatılınca Eda içeriye bodoslama girmişti. Hemen Oğuzhan hocadan özür dilediğinde yerine oturmuştu hemen.

Oğuzhan hocanın bakışları Eda'ya dönmeden bana göz kırptığında yanaklarım kızarmış ve yere odaklanmaya başlamıştım.

Ona açıldığımdan beri benden uzaklaşmamış olması ve böyle davranması karşılık verdiği anlamına gelir miydi?

"Gelelim Eda'ya."

Eda daha nefes nefese kalmanın şokunu atlatamamışken gözlerini büyütüp Oğuzhan hocaya baktı.

"H-hocam?"

"Babaannemin kedisi ölmüştü de hocam çalışamadım ondan..." Eda'nın söylediği şeye utancımdan bile olsa kıkırdayıp gülümsemiştim.

O anda dizinin tersiyle bacağıma vurduğunda biraz sesli bir şekilde inleyince kollarımı göğsümde bağladım.

"Kedi ha?"

Hoca Eda'yı geçil diğer herkesi de sözlü yapmaya başladığında ikimiz de derin bir nefes verdik.

Uzun bir aradan sonra zil çaldığında Oğuzhan sınıftan çıkmak üzereyken arkasından ilerledim yavaşça.

Koridora çıktığımda onun yanına yetişip birlikte yürümeye başladığında bana göz gezdirdi.

"Kuruluş Osman demek?" Onunla birlikte saniyesinde güldüğümüzde gözlerinin içine baktım.

"Nasıl gidiyor hayatınız? Bekar gideceksiniz sanırım bu dünyadan." Dediğim şeylerle beraber bana yanaşıp kitapları uzattı.

"Al bakalım, bu sana ceza olsun."  Ceza niyetinde uzattığı kitapları "hmm..." deyip aldığımda kitapları taşımaya başladım.

"Sizin verdiğiniz cezalar da beni hep tatmin ediyor nedense." Olayı fesat bir duruma bağlamak istemezdim ama dilime hakim olamıyordum.
Gözlerini sahte bir şekilde şaşırarak açtığında bana baktı.

"Demek öyle?"

"Bende senin bu şımarık hallerini seviyorum nedense?" Deyip göz kırpmıştı tekrardan. Anlamıyorum mu sanıyordu? Kesinlikle karşılık veriyordu artık. Yüzüme aptal bir gülümseme yerleşmişti.

Kitaplarını yukarı kattaki öğretmenler odasına taşıdıktan sonra geri dönerken zil çalmıştı.

~

Diğer kitaba bakmayı unutmayınn

Öğretmen -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin