1. Bölüm

8 1 1
                                    

Nöbetçi öğretmenin kolumu sımsıkı tutmasıyla, kendimi ondan kurtarıp zorla müdürün odasına girdim. Müdür beni gördüğüne çok memnun olmuş gibi dalga geçercesine sırıttı.

"Sonunda teşrif edebildiniz Berika hanım. Bizde okulun bütün köşelerinde sizi arıyorduk." Gözlerimi devirerek masasının önündeki, neredeyse her gün alışık olduğum o koltuğa yayıldım.

"Kızım bizim sana nasıl bir ceza vermemiz lazım artık uslu durman için?" Cevap vermeden öylece yere baktım. Lanet olsun yine yakalanmıştım.

"Öğretmenlerine olan terbiyesizliğin, erkek öğrencileri tuvalete kilitlemek, kız öğrencilerin çenesini kırmak..." parmaklarıyla yaptıklarımı sayarken bitse de gitsem diye içimden dua ediyordum. Bakışlarımı pencereye çevirip gökyüzüne baktım. Hava bugün oldukça güzeldi. 

"Şimdide okulun duvarlarına çizdiğin resimler?" 

Ellerimdeki boyayı çıkarmak istercesine ovuşturdum. Okulun duvarına çizdiğim resimleri ne ara görmüştü bu adam?

"Bir cevabın var mı?" diye soruyu direttiğinde bakışlarımı müdüre çevirdim.

"Hocam sadece sanatımı konuşturdum. Buna da saygı duyarsınız herhalde." Önüme gelen saçıma üfleyerek arkama yaslandım.

Adam dayanamayıp çekmecesine uzanarak bir kağıt çıkardı.

"Bu kadarı yeter, uzaklaştırma almayı çoktan hakettin." 

"Sanata da saygınız yok hocam." diyerek gözlerimi devirdim.

Kapı ani bir şekilde açıldığında ikimizde irkilmiştik.

Uzun boylu sarışın bir kız panikle odaya daldı.

"Hocam yetişin, bir çocuk okulun çatısına çıktı." şaşkınlıkla söylediği cümleyi algılamaya çalışırken müdür çoktan ayaklanmıştı.

"Allah kahretsin!" aniden bana dönerek işaret parmağını bana doğru salladı.

"Seninle sonra görüşeceğiz şimdilik burada bekle küçük hanım." hızla odadan çıktıktan sonra mal gibi tek başıma kalmıştım.

Masasının üzerinde duran uzaklaştırma kağıdını elime alarak güzelce yırttım. Daha sonra pencerenin yanına yaklaşarak yırttığım kağıtları dışarıya savurdum.

Büyük bir topluluk aşağıda birikmiş, çatıya doğru bakıyordu. Demek ki benden başka manyaklarda vardı bu okulda. Müdür elindeki megafonla bağırırken, kulağımı tıkayarak pencereyi kapattım.

Hazır müdürün odasındayken biraz eğlensem fena olmazdı. Zaten eninde sonunda adam bana o uzaklaştırmayı yazacaktı.

Kapıyı kilitledikten hemen sonra megafonun ses tuşunu ayarladım.

Telefonumdan rastgele bir şarkı açarak tüm okula yayın yapmaya başladım.

Bağırarak şarkıya eşlik ederken, bir süre sonra kapıya vurmaya başlamışlardı. Umursamadan müdürün o dandik koltuğuna bir güzel yayılarak, bacaklarımı masaya koydum.

Bir kaç dakika sonra kapıya şiddetle vurmaya başladıklarında sinirlenmiştim. İnsana keyifte yaptırmıyorlardı.

"Aç şu kapıyı Allahın cezası!"

Şarkıyı kapattıktan sonra megafonunda tuşuna basarak ayağa kalktım. Sanırım bana ayrılan sürenin sonuna gelmiştim.

Yavaşça kapının kilidini çevirip, geriye doğru adım attım.

Müdür beni gördüğünde öldürecekmiş gibi üzerime doğru geldi.

"Bu sefer bittin sen!"

Yerine doğru ilerleyip oturduğunda, ardından tanımadığım bir çocuk odaya giriş yapmıştı.

Rahat tavırlarıyla az önce oturduğum yere oturduğunda kaşlarımı çattım. Orası benim koltuğumdu!

"Berika Solaner, 1 hafta okuldan uzaklaştırıldın! "

"Teşekkürler hocam."

Çocuğun yanına doğru ilerleyip koltuktaki çantamı almaya çalıştım. Hiç istifini bozmadan elindeki telefonla oynamaya devam etti.

"Götünü çeksende çantamı alsam?" Diye bir soru yönelttiğimde nihayet beni farkedebilmişti.

Suratıma boş boş baktıktan sonra kenara çekilerek çantayı almam için bekledi. Çantamı koluma takarak son kez müdüre baktım. Önündeki kağıtlara  bir şeyler yazıyordu.

"Hocam kantinde kavga çıktı bir bakabilir misiniz?" Nöbetçi öğretmenin gelmesiyle, müdür tekrar ayaklanmıştı.

"Nerden düştüm bu okula!"

"Hocam ben uzaklaştırıldıysam gidiyorum madem?" Öfkeli gözleri beni  bulduğunda geriye doğru adım attım.

"İkinizde buradan ayrılmayın!" Hızla odayı terk ettikten sonra şu tuhaf çocukla yalnız kalmıştık.

Aralık kalan kapıyı ittirerek kapattım.

"Ne oldu şimdi de ikimizi mi kilitleyeceksin odaya?" Söylediği cümleyle ona ters ters bakarak masaya yaslandım.

"Kilitlesem ne yapabilirsin ki?"

"Yaramaz kız." Yüzündeki saçları çektiğinde kaşındaki piercing ortaya çıkmıştı.

"Seni daha önce hiç görmemiştim, hangi sınıftasın sen?" Diye sorduğumda yüzündeki sırıtışla bana baktı.

"Neden sordun bir yere mi kilitlerdin?" İmalı ve kendini beğenmiş tavırları sinirimi bozmuştu.

"Hayır, döverdim." Sinirli halimden oldukça keyif almışa benziyordu.

"Sinirli ve yaramaz, daha çok hoşuma gitti." Koltukta iyice yayılarak telefonundaki oyununa geri döndü.

"Bir dakika sen az önce çatıya çıkan çocuk musun?" Daha yeni anlamıştım.

"Evet ben o çocuğum."

"Ne işin var çatıda manyak mısın?" Cidden ne işi vardı orda? Yoksa intihar falan mı edecekti?

"Hava alıyordum ne var?" Ona ciddimisin der gibi baktığımda, pekte umursamışa benzemiyordu.

"Hava almaya çatıya mı çıkıyorsun sen?" 

"Ee sen ne yaptın da buradasın?" konuyu değiştirdiğinde bir kaç saniye yüzüne baktım. Anlaşılan kendiyle ilgili konuşmayı sevmiyordu.

"Okulun duvarını boyadım." dedim ellerimi göstererek. 

"Arka duvarı boyayan sen misin?" şaşırmışa benziyordu. Nihayet elindeki telefonu cebine sıkıştırdı.

"Evet ben boyadım." 

"Şaşırdım doğrusu, senin gibi bir kızda nasıl böyle bir yetenek varmış?" kaşlarım istemsiz çatılmıştı.

"Nasıl bir kızmışım ben pardon?" 

Yüzüne tekrar bir sırıtış yayıldığında, beni dikkatle inceledi. Gözleri önce bacaklarıma daha sonra yavaşça yüzüme kaymıştı. 

"İlgi çekmeyi seven diyebiliriz." 

"İlgi çekmeye mi çalışıyorum sence?" verdiğim sert tepki karşısında afallamıştı.

Tam o sırada müdür tekrar geri geldiğinde lafım bölünmüştü. 

"Al uzaklaştırma kağıdın gidebilirsin." 

Müdürün elinden kağıdı alıp, az önceki uyuz çocuğa kötü kötü baktım. Yüzüme mal gibi bakıyordu sadece. 

Hiçbir şey söylemeden odadan çıkarken arkama bile bakmadım.

"1 Hafta sonra görüşürüz Berikacım." Çocuğun sesi kulaklarıma dolduğunda adımlarımı hızlandırdım. Fazlasıyla uyuz bir insandı.

 

DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin