fiche a dó

487 61 29
                                    

Medya: Yazarınızın minnak bir editi daha.

Louis

Yeminler edilmiş, herkes damatları tebrik etmiş ve yemekler yenmişti. Şimdi ise düğünün en can alıcı anlarındaydık. İçmek isteyenler bar kısmında takılıyor, hünerli dans hareketlerini göstermek isteyenler de piste çıkıyorlardı. Ve ben hâlâ Harry ile konuşamamıştım.

Her yanına gitmeye yeltendiğimde ya birisi onu alıp götürüyor ya da cesaretim kırılıyordu. Bar taburesinde dönerek pistte gülerek dans eden takım elbiseli kıvırcığı seyrettim. Karşısında tanımadığım bir adam vardı ve ellerini sürekli Harry'nin beline, omzuna ya da koluna koyuyordu.

"Hey, iyi misin?" yanıma gelen sarışın kadına baktım. Boyu epey uzundu ve diz üstü, siyah bir elbise giyiyordu. "İyiyim, teşekkürler." kadın, yan tabureye oturduğunda Harry'i bu kadar izlenemenin yeterli olacağına karar verdim. Belli ki bugünde konuşamayacaktık.

"Bardağı öyle bir sıkıyordun ki bir an ayağa kalkıp birine saldıracağını düşündüm." siparişini veren kadına dümdüz baktım. Kemerli burnu ona çok yakışıyordu. "Ah, afedersin. Kendimi tanıtmadım. Ben Julia." bana uzatılan eli sıktım. "Louis."

"Zayn'nin akrabasıyım." diyerek kendini biraz daha tanıttı. Siparişi önüne geldiğinde ise bardağı kafasına dikerek tek seferde bitirdi. İçeceği yuttuktan sonra yüzünü buruşturdu. "Çok güzel gözlerin var Louis." dediğinde yutkundum. Dizimin birini hareket ettirmeye başladım. "Öyle mi? Teşekkürler." geriliyordum. Çünkü bu kadının amacı çok açıktı.

Julia tam ağzını açıp bir şey daha diyecekti ki Zayn tepemizde bitince geri kapatması gerekti. "Louis, benimle gelir misin? Acil." baş parmağıyla arka tarafı gösterdi. Kafamı salladıktan sonra ayağa kalktım. Julia'ya hiç bakmadan esmer olanı takip ettim.

Beni Liam ile kuruldukları köşeye getirince tek kaşımı  kaldırdım. Zayn derince nefes verdi. "Biliyorum alkol keyfini böldüm ancak seni Julia'dan kurtarmam gerekiyordu. Kendisi kuzenim olur ve birinden hoşlandığı zaman sülük gibi yapışır."

"Yani eşime bir teşekkür borçlusun Tommo." Liam  sırıtarak kolunu Zayn'nin omzuna attı. Kızarmış yanaklarından anladığım kadarıyla  biraz sarhoş olmuştu.  Gülümsedim. "Teşekkürler Malik." Zayn, parmaklarıyla Liam'ın uzamış saçlarını arkaya doğru taradı. Suratında çok masum bir gülümseme vardı. Liam'a bakmayı sürdürürken konuştu. "Önemli değil."

𓃰ෆ𓃰ෆ𓃰ෆ𓃰ෆ𓃰

"Nerede bu?" mutfak dolaplarını hızlı hızlı karıştırırken söylendim. Alkol alırken yanımdaki sarhoş adamın teki bardağı sertçe yere çalmıştı ve birkaç cam parçası da benim elime gelip kesmişti. Liam her ne kadar benimle gelip yardım etmeyi teklif etse de düğün keyfini bozmak istemiyordum. Bu yüzden bana sadece mutfağın yerini söylemesini istedim.

Nihayet dolaplardan birinde ilk yardım çantasını bulduğumda rahat bir nefes verdim. Çantayı açarak önce elimdeki kanları temizledim, ardından da yara bantlarından birini alarak açmaya çalıştım. "Ağhk!" bandı açayım derken tırnağım yarama gelip canımı yakmıştı.

Tekrar kanamaya başlayan yaraya bakarken arkamda bir ses duydum. "İyi misin?" yavaşça arkamı döndüğümde bir çift yeşille karşılaştım. Bedenim bütün işlevlerini yitirirken bana daha çok yaklaştı uzun olan.

"Yardım etmemi ister misin?" buna inanamıyordum. Şu an parmak uçları elime değiyordu ve çatık kaşlarıyla yarayı inceliyordu.

Yavaşça kafamı olumlu anlamda salladım.

Zaman kaybetmeden yaranın etrafındaki kanları temizlemeye başladı. Ben ise nefes aldığımdan bile emin değildim. Ne olmuştu da yanıma gelmişti? Neden yardım ediyordu? Beni istemediğini sanıyordum.

"Bu biraz acıtabilir." deyip pamuğa sürdüğü sıvıyı tam yaranın ortasına bastırdı. Dişlerimi sıkarak inleme istediğimi bastırdım.

Acımın dinmesini umarak önümdeki kıvırcık saçlı adamı seyrettim. Siyah bir takım giymişti, uzamış olan  saçları onu öyle sevimli gösteriyordu ki... ve dudakları, iyice kızarmışlardı ve hafif aralık duruyorlardı. Kaşları, yarama odaklandığından dolayı çatılmıştı. Gözleri ise kaşlarının gölgesinde duruyordu.

Yara bandını yaraya yapıştırdıktan sonra geride kalanları toparlamaya başladı. "Oldu." bana bakmadan çantaya eşyaları yerleştirmeye devam etti. Yüzünde en ufak bir mimik olmaması canımı yakıyordu.

Diğer elimi hafifçe yaralı elimin üstüne koydum. "Teşekkür ederim." gözlerimi ondan alamıyordum. Uzun zaman sonra onu ilk defa bu kadar fazla görüyordum. Üstelik bana temas etmişti.

"Teşekkürlük bir şey yok." çantayı aldığım dolaba koydu ve kapağını kapattı. Nihayet boşa çıktığında bana döndü. Bir elini tezgâha yasladı. Gözleriyle yaramı işaret etti. "Daha iyi mi?" benimle konuşmaya çalışıyordu. Tanrım! Öleceğim!

"Evet, daha iyi." dedim çatallı sesimle fısıldayarak. Harry, cevabımı alır almaz arkasını dönerek çıkışa yöneldi. O an, onunla konuşmam gereken zamanın geldiğini anladım. "Harry." adımları yavaşladı. Kafasını sağa çevirerek göz ucuyla bana baktı. "Efendim."

Birkaç adımla yanına vardım. "Konuşabilir miyiz?" soruyu sorarken bütün vücudum gerilmişti. Vereceği cevabı beklerlen dişlerimi sıktım.

"Ne bakkında?" tek kaşını kaldırdı.

"Ben- ben bizim hakkkmızda konuşmak istiyorum."

"Bizim hakkımızda mı?" alayla kıkırdadı. "Biz diye bir şey yok. Biz diye bir kavram kalmadı. O kavramı iki yıl önce sen yok ettin." gözlerine baktığımda saf kırgınlığı gördüm.

"Biliyorum ama-"

Eliyle beni durdurdu. "Sana sadece yardıma ihtiyacın olduğu için yardım ettim. Daha fazlası değil. Lütfen altından bir anlam çıkarma." dedi ve seri adımlarla benden uzaklaşmaya başladı.

Sanki dünya bana dar geliyor, gökyüzünde tane tane yağan yağmurlar kütle hâline gelmiş de başımdan aşağı dökülüyormuş gibi hissettim.

Ve o an, uzun zamandır söylemek istediğim bir cümleyi, yeşil gözlü adam kapıya vardığında haykırdım. "Seni seviyorum!"

Fiche A Hocht | LSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin