17. DENİZ'İN AŞKI

886 85 106
                                    

Atlas Funda'yı özel olarak konuşmak için kalabalıktan uzaklaştırırken gözüm dayıma takıldı. Asu yine zavallıyı esir almış bir şeyler anlatıyordu ama onun bakışları Funda ve Atlas'ı takip ediyordu. İşte bu ilginçti, cidden ilginçti. Sanki onu izlediğimi hissetmiş gibi bana döndü dikkatimin üzerinde olduğunu ve kimi takip ettiğini anladığımı görünce hızla gözlerini kaçırdı. Oha! Siktir! Az önce ilginç demiştim ya, onu unutun. İşte asıl ilginç olan buydu, dayımı ilk kez utançla gözlerini kaçırırken yakalamıştım. Asu, dayımın kendisini dinlemediğini fark edince iki eliyle yüzünü kavrayıp kendisine bakmasını sağladı. Yine aynı şeyi yapmıştı dayım sanki onun her söylediğini dinlemek ve her istediğini yapmak zorundaymış gibi davranmıştı. Sonra neyin dikkatini dağıttığını görmek için arkasını dönünce göz göze geldik. Dayımın bakışlarının bir dişiye değil de bana kaydığını fark edince rahatlayarak gülümsedi. Bu kadından hiç hoşlanmıyordum, daha doğrusu ailecek hoşlanmıyorduk özellikle annem nefret ediyordu. Herkes dayıma aşık olduğunu biliyordu ama sorun bu değildi. Asıl sorun sanki dayımın sahibiymiş gibi davranmasıydı. Şirkette onun asistanlığını yapıyordu ve kadınları dayıma yaklaştırmıyordu. Asu'ya göre bütün kadınlar servet avcısıydı, hepsi dayımın parasının peşindeydi ve onu korumak kendi göreviydi. Dayım defalarca uyarmıştı ama dinlemiyordu bir süre normale dönse de eski halini alması uzun sürmüyordu. Yıllardır dostlardı, çocukluk arkadaşıydılar ve Asu işinde çok iyiydi. Dayım istemediği halde Almanya'daki düzenini bozmuştu. İstanbul'a yerleşerek Demir Şirketler Topluluğunda çalışmaya başlamıştı. Bu sebepler yüzünden kadını işten çıkaramıyordu.

Güney Kruger tek gecelik ilişkilerin adamı değildi kadınları kullanıp atmak ise ona çok tersti. Anneannem kadınların bu tür ilişkiler için kullanılmasından ve onlara vazgeçilmesi kolay bir eşya gibi davranılmasından nefret ederdi. Benim kırdığım fındıkları bir duysa yanmıştım hiç acımaz kulağımı koparana kadar çekerdi. Gülten Demir Kruger, oğlunu kendi inandığı doğrulara göre yetiştirmişti. Dayım, annem hariç bütün kadınlara karşı kibar ve ölçülüydü. Ayrıca yıllar önce yaşadığı ama benim bilmediğim bir olay yüzünden kadınlardan ve ciddi ilişkilerden uzak duruyordu. Bizimkilerin korkusu ölene kadar bekar kalması, daha büyük korkusu ise Asu cadısıyla evlenmesiydi. Gerçi bana göre bu imkânsızdı. Çünkü dayım için Asu arkadaştan öte değildi ve daha ötesi olmayacaktı. Kalbini kırmaktan bu kadar korkmasa asla yanında çalıştırmaz, onu şirketten ve ülkeden göndermeyi tercih ederdi.

Funda'ya bakışlarını özellikle gülümsediğinde yanaklarında oluşan çukurlardan gözlerini alamayışını görmüştüm ama ne yalan söyleyeyim konduramamıştım. Dayım kendisinden küçük kızlara dönüp bakmaz ve onlara aralarındaki yaş farkını hatırlatacak imalarda bulunurdu. Bunu defalarca ona hayranlıkla bakan arkadaşlarım üzerinde uygulamıştı hatta Funda'ya da o kızlardan farklı davranmamıştı. Peki az önceki olanlar neyin nesiydi? Funda ile Atlas birbirine aşıktı ve bu aşk, muhtemelen nikah masasında noktalanacaktı. Maalesef ilk defa bir kızla ilgilendiğini fark ettiğim dayımın bu konuda hiç şansı yoktu. Tam da tahmin ettiğim gibi Funda ve Atlas bir süre sonra döndüklerinde el eleydiler. İkisinin de mutluluğu yüzlerine yansımıştı. Demek ki aşk insanın böyle pırıl pırıl parlamasını sağlıyordu. Dayım bu sefer sıkıntısını gizleme gereği dahi duymadı ve gözlerini kaçırmayarak üzüntüsünü görmeme izin verdi. Sevgilisi olan kızlar onun kırmızı çizgisi olduğu için bu aşk başlamadan bitecek ve Güney Kruger için Funda defteri sonsuza kadar kapanacaktı...

Düşüncelerim Egemen abinin asistanına "Nerede kaldı bu vokalistler?" sorusuyla dağıldı. Selma yani Egemen abinin asistanı vokalistleri aramak için telefonunu çıkarmışken kapı açıldı ve içeriye iki afet girdi. İkisi aynı anda "Geldik, buradayız." dediler.

ÂHÛ NİGÂH -ARA VERİLDİ-(MTS-4) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin