28. BALO - PART 2

1K 77 51
                                    

Lara Funda'yı göz hapsine almadan bir süre önce...

"Annemin şu yaptığına inanamıyorum! Resmen beni ayakta uyuttu oğluşumu açık arttırmaya çıkardı ya!"

"Abartmıyor musun sevgilim?"

"Hiçte bile!"

"Hatırlarsan sen de açık arttırmaya katılmıştın. Hatta bu sayede genç yaşta ikinci baharımızı yaşamaya başlamıştık."

"İşte tam olarak bundan korkuyorum ya! Oğlum daha çok küçük, onu bir kadınla daha paylaşmak istemiyorum!"

"Çocuğu rahat bırak Lara! Altı üstü bir dans, saçma sapan kıskançlıklarınla Deniz'i bunaltıp bizden uzaklaşmasına sebep olacaksın!"

"Öf tamam! Bir şey demedik!"

Emir'in sinirlendiğini anlayınca geri adım atmak zorunda kaldı Lara. Tamam, o da farkındaydı abarttığının ama elinde değildi. Sanki oğlunu kollarından koparıp alacaklarmış gibi hissediyordu. Deniz'in annesiydi ama onu dokuz ay boyunca karnında taşımamıştı. Henüz çok gençken rahmi alınmıştı üstelik ameliyat olduğunda sadece yirmi dört yaşındaydı. Kızının doğumundan hemen sonra gerçekleşmişti ameliyatı. Operasyon bitip kendine gelene kadar kucağına alamamıştı Asel'i, koklayıp öpememişti bile. Bu yüzden Frankfurt'ta anlaştıkları taşıyıcı annenin karnında büyümüştü Deniz, Lara yerine o kadın doğurmuştu oğlunu. Matilda'yı Emir'den nasıl kıskandığını daha dün gibi hatırlıyordu. Kocasını kadından uzak tutmuş oğlunun tekmelerini hissetmesi için bile olsa ona dokunmasına izin vermemişti. Emir onunla konuşana kadar bu kıskançlıkları devam etmişti. Elbette biliyordu kocasının onu çok sevdiğini yine de bunu Emir'in ağzından duymak ve aşkını ona hissettirmesine izin vermek Lara'ya iyi gelmişti.

Oğluna karşı bu kadar korumacı ve kıskanç olması biraz da Deniz'in bir süredir taşıyıcı annesiyle görüşmesinden kaynaklanıyordu. Matilda, Deniz için gönüllü taşıyıcı anneliği kabul ettikten ve doğum gerçekleştikten yaklaşık bir yıl sonra hayatının aşkıyla tanışmış kısa sürede onunla evlenmişti. Lara ve Emir de Deniz henüz bebekken Türkiye'ye dönerek İzmir'e yerleşmişlerdi. Deniz on sekiz yaşına gelince Matilda onunla görüşmek için eşi ve çocuklarıyla İzmir'e geldiğinde Lara bundan nefret etse de Deniz'i görmelerine  izin vermek zorunda kalmıştı. Çünkü para karşılığında olsa bile kadının onlar için yaptığı fedakarlık çok büyüktü üstelik oğlu on sekiz yaşını doldurduğu için yasal olarak da söz hakkına sahip değildi. 

Deniz'i  sadece ticari anlaşma olarak görmek yerine on sekiz yıl boyunca onu unutmamasının ve merak etmesinin de güzel bir davranış olduğunu kabul etmek zorundaydı. Sonrasında devamı gelmişti şimdi Deniz çocuklarıyla da görüşüyordu. Oğlunu tıpkı bir abi gibi görüyorlar sık sık Türkiye'ye onu ziyarete geliyorlardı.  Agustin bunun ilk defa gerçekleştiğini bir taşıyıcı annenin doğurduğu çocuğu görmek istemesinin çok nadir olduğunu söylemişti. Kardeşi Agustin, onun gibi jinekolog olan eşi Özgü ile birlikte Frankfurt'ta bir klinik açmıştı ve Lara gibi kadınların taşıyıcı anne yöntemiyle çocuk sahibi olmasına yardımcı oluyordu. 

On sekiz yaşına geldiğinde oğlunun onlar dışında bir ailesi daha olmuştu. İlk başta bu durumu kabullenememiş zamanla alışmak zorunda kalmıştı. Deniz neyse ki Matilda'ya ismiyle hitap ediyordu ve sadece Lara'yı annesi olarak görüyordu. Eğer sonuna anne ekini ekleseydi ve Matilda'ya anne deseydi zavallı kadın herhalde üzüntüden kahrolurdu. Deniz sadece Lara'ya aitti onu Matilda ve iki kızı dışında başka bir kadınla daha paylaşmayacaktı. Özel dikim smokinin içinde oldukça yakışıklı görünen oğluna sevgi dolu gözlerle bakıp "Sadece benimsin bebeğim." diye mırıldandı.

Emir ise az önce karısına biraz sert çıktığı için çoktan pişman olmuştu. Lara'yı anlıyordu ama Deniz'i bu kadar sıkboğaz ederse oğulları onlardan uzaklaşabilirdi. Eğer öyle bir şey olursa karısı daha çok üzülürdü. Sevdiği kadının gözlerindeki endişenin, koşulsuz şartsız sevgiye dönüşmesini büyülenerek izledi adam. Allah'ım, bu güzel kadını hâlâ deliler gibi seviyordu. Kim demişti 'Evlilik aşkı öldürür.' diye, eğer o kişiyi bulursa ağzının üzerine bir tane geçirecekti. Belki birileri gibi lisanslı boksör değildi ama yumruk atmayı gayet iyi başarırdı. Aşkı öldüren şey evlilik, zaman, aynı evde yaşamak, yaşlanmak değildi. Özensizlik, sözünde durmamak, değer verdiğini göstermemek ve 'Nasıl olsa gitmez' diye düşünerek kendinde her şeyi yapmakta hak görmekti. Ne Emir ne Lara bunların hiçbirini yapmamış aşklarını öldürmek yerine sağlamlaştırmışlardı.

ÂHÛ NİGÂH -ARA VERİLDİ-(MTS-4) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin