16. FUNDA

1.5K 114 133
                                    

       Egemen'in konser vereceği geniş stadyumdaki kalabalığı görünce ellerim heyecandan titremeye başladı. Konserin başlamasına bir saatten fazla vardı ama insanlar erkenden gelmişlerdi. İğne atsan yere düşmez tabiri  şu anda burada hayat bulmuştu. Bizi girişte izbandut gibi bir koruma karşıladı, adam dev gibi bir şeydi. Aklıma, lastikleri kesildikten sonra tamir edilen arabamın anahtarını getiren başka bir dev adam geldi. Hiç kimse ondan daha kocaman olamazdı ama onu farklı kılan bu değildi, gözlerindeki insanı içine çeken sıcaklıktı. Şu anda yanımızdaki adam gibi ifadesiz bakmıyordu sanki gözleriyle sizi sevdiğini hissediyordunuz. Bu arada korumaların geceleri de güneş gözlüğü takmaları kitaplardaki koca bir klişeden ibaretmiş bunu anladım. Yanından geçtiğimiz hiçbir koruma güneş gözlüğü takmamıştı ve burada bu adamlardan bir sürü vardı.

          En az on tane güvenlik görevlisinin beklediği sahne arkasına çıkan merdivenleri tırmanırken Deniz'in elini yakaladım.
"Aman Allahım titriyorsun Funda!" derken sesi şaşkın çıkıyordu.
"Hem de nasıl! Bak baştan söyleyeyim ben Egemen'in en sıkı hayranlarından biriyim. Onu görünce düşüp bayılabilirim veya dilim tutulabilir belki de hiç durmaksızın konuşup kendimi ve seni rezil edebilirim. Haberin olsun." derken yanaklarımın kızardığından emindim. Deniz sözlerime sadece gülmekle yetindi kahkahalara boğuldu desem daha doğru olur.
Bozulmuştum "Seni eğlendirebildiysem ne mutlu bana." diye homurdandım.
Avucundaki elimi sıktı "Güldüğüm için özür dilerim ama senin bahsettiğin tepkileri pek çok kez gördüm güzelim. O dediklerinin hiçbirisini yapmayacaksın belki ilk anda dilin tutulabilir. Egemen abiyi tanıyınca yanında gerilmeye hiç gerek olmadığını göreceksin o da senin benim gibi bir insan. Seni uyarmalıyım ablamla bir aradayken tam seyirlik oluyorlar."

          Hah! Bir de o mesele vardı! Ablası da elbette orada olacaktı. Kıskançlıktan çatlamazsam iyiydi. Merdivenleri çıkınca Deniz'in elini bıraktım herhangi bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermek istemiyordum. Sahne arkasında tam bir karmaşa vardı ses ekibi işçi arılar misali çalışıyorlardı. Kablolara takılmadan yürümek için bayağı bir uğraş vermek gerekiyordu. Ayrıca ayak altında dolaşarak insanların işlerine engel olmak istemiyorduk. Biz sadece sahne önünü görsek de asıl iş arkadaydı bunu şu anda net olarak anlamıştım. Deniz önünde durduğumuz kapıyı tıklatırken kıpırdanmadan durabilmek için yoğun çaba harcamam gerekti. O kapının arkasında Egemen'in olduğunu biliyordum isterseniz bana deli deyin ama heyecandan ciddi ciddi bayılmak üzereydim.

        Kapıyı bir bayan açtı "Buyurun." diyerek kenara çekildi işte o zaman onu gördüm. Rahat koltuklardan birine gömülmüş kollarının arasındaki kadına sıkıca sarılmıştı. Deniz'in dayısıyla sohbet ediyor kahkahalarla gülüyordu. Sonra gelenleri görmek için başını çevirdi ve bizi görünce gülümseyerek ayağa kalktı. Aman Allahım az önce Egemen'le göz göze gelmiştim hatta bana gülümsemişti. Gülce'ye mutlaka bunu anlatacaktım Egemen'le tanıştığımı öğrenince deli olacaktı. Deniz'in ablası da onunla birlikte ayağa kalkarken bakışlarını bize çevirmişti. Karısıyla el ele yanımıza gelirken kadın elini Egemen'in elinden kurtardı ve kendini resmen Deniz'in üzerine attı. İki kardeşin birbirini çok sevdiği hemen belli oluyordu. Bana, haylaz ama bir o kadar da tatlı kardeşlerimle birbirimize olan düşkünlüğümüzü hatırlatmıştı.

         Deniz'in ablasında ilk dikkatimi çeken şey uzun boyu oldu, uzun dümdüz siyah saçları, yosunun en güzel yeşil tonuna sahip gözleri de dikkat çekiciydi. Kesinlikle kameralar ona haksızlık yapmıştı, televizyonda göründüğünden bin kat daha güzeldi. Boyu uzun derken bir manken kadar uzun boylu olduğunu kastetmiştim. Abartısız benden on santim daha uzundu. Üstelik kısa boylu bir kız sayılmazdım kendimi onun yanında minicik bir çocuk gibi hissetmekten alıkoyamamıştım. Hâlâ Deniz'e sarılmaya devam ederken "Canım benim, kardeşlerin en yakışıklısı, seni çok ama çok özlemişim." diyen güzel sesi kulaklarıma ulaştı. Eh, hemen yanıbaşımızda olduğuna göre bu gayet normaldi. Bir süre sonra yüzünü bana döndü ama Deniz'e sarılmaya devam ediyordu.
Egemen'in "Hoş geldin kayınço, nerelerdesin yüzünü gören cennetlik." diyen sesini duyunca bakışlarım anında ona döndü. Allah'ım nasıl da yakışıklıydı, ne yapabilirim Egemen'i çok seviyordum. Elini bana uzatıp göz kırparak "Hoş geldin" dediğinde bayılmaktan ciddi ciddi korkmaya başlamıştım. Allah'ım sana geliyorum Egemen bana göz kırpmıştı hatta elimi tutmuştu. Tamam topu topu bir saniyeliğine de olsa hatta sadece tokalaşmak için de olsa elimi tutmuştu ya önemli olan buydu.

ÂHÛ NİGÂH -ARA VERİLDİ-(MTS-4) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin