Konserin üzerinden üç gün geçmişti salonda ailecek oturmuş sohbet ediyorduk. Bir yandan da ikizlerin şaklabanlıklarına gülüyorduk. Mazlum amcamın ve Vildan halamın kızları küçük Bade bizim Devran'a feci şekilde kafayı takmıştı. Daha şimdiden aile içinde ve gittikleri kolejde onunla evleneceğini ilan ediyordu. Evet, ne yazık ki üçü de aynı okuldaydı aynı sınıfta olmadıkları için Devran şükür namazı bile kılabilirdi. Bu kadarını ben de biliyordum ama bizim afacanın çevresindeki kızları tenhada kıstırıp Devran'a yaklaşmamaları konusunda tehdit ettiğini hatta söz dinlemeyenleri onun ve büyük Bade'nin deyimiyle yolduğunu yeni öğrenmiştim. İki Bade bir araya gelince çok tehlikeli bir kombinasyon oluşturuyordu. Küçük Bade'nin akıl hocası elbette ki büyük Bade'ydi, ben ikisine kısaca "Şiddete eğilimli şirretler!" diyordum. Bade, sürekli peşinde dolaşarak zavallı kardeşimi yıldırmıştı bu da yetmezmiş gibi ikizi Miran'a dalga geçmesi için malzeme vermişti. Tabii bize de...
Beklediğim aramanın gelmek üzere olduğunu görünce çaktırmadan odama geçtim. Ya da ben öyle olduğunu sandım. O kadar heyecanlı ve telaşlıydım ki bir çift gözün üzerimde olduğunu ve her hareketimi, mimiğimi izlediğini fark edememiştim. İlk geldiğim günlerdeki halim ile konserden sonraki halim arasında devasa farklar vardı. Yüzüm sürekli gülümsemekten neredeyse ikiye ayrılacaktı sık sık hülyalara dalarak sevgilimi düşünüyordum. Ailemi gördüğüm ve onlarla vakit geçirdiğim için elbette ilk günler de mutluydum ama konserden sonraki ruh halimi anlatmak için mutluluk kelimesi yeterli gelmiyordu resmen ışıl ışıl parlıyordum. Bunun farkındaydım sadece başkalarının da fark edeceğini düşünememiştim. Ne büyük hata!
Odamın mahremiyetine girince gardırobumun aynasına bakıp saçlarımı düzelttim. Şifoniyerimin çekmecesinden simli dudak yağımı alıp dudaklarıma sürdüm. Renk vermek için yanaklarımı çimdikledim ama buna gerek yoktu. Nasılsa Atlas'la konuşmaya başlayınca kendiliğinden renklenecekti. İşim bitince sırtım yatak başlığına gelecek şekilde yatağımın üzerine oturdum. Kulaklığımı takıp güç düğmesine dokununca artık sanal randevum için hazırdım. Bunu Atlas ile bir alışkanlık haline getirmiştik her gün aynı saatte görüntülü olarak konuşuyorduk. Bu yeterli miydi, tabii ki de hayır! Ankara'ya gelmek istemişti ama annesi ve babası yurt dışına tatile gitmişti ve kız kardeşini ona emanet etmişlerdi. Kız kardeşinin ismi Bahar'dı annemin isminin de Bahar olduğunu söylediğimde bu tesadüfe ikimiz de gülmüştük. O zamanlar gülünecek bir şey olmadığını henüz bilmiyorduk. Bu benzerliğin, önümüzde uçsuz bucaksız duvar misali dikilen açmazın tuğlalarından birisi olduğundan haberimiz yoktu.
Beklediğim arama gelince yüzüme kocaman bir gülücük misafir oluverdi. Görüşmeyi başlatacak dokunuşu yaparken elimin titrediğini fark ettim heyecanlıydım hem de deli gibi.
"Sevgilimmm." diyen Atlas'ın sesiyle mest oldum. Henüz her şey çok yeni olduğu için ondan çok utanıyordum. Bu yine de gülümsememin daha çok büyümesine engel olamadı.
"O kadar güzelsin ki, ölüp de o gamzelerine gömülmek istiyorum."
Utancımdan ellerimle yüzümü kapattım. Bunu daha sevgili olmadan çok öncesinde de söylemişti ve o zaman da yerin dibine girmiştim.
"Yaa! Böyle şeyler söyleme, çok utanıyorum."
Gür kahkahası kulaklıktan bana ulaştı ve her zaman olduğu gibi beni sarstı. Normalde ciddi görünüşlü çok gülmeyen bir çocuktu ama şu dört günde sürekli gülümsediğini hatta arada beni mest eden kahkahalar attığını fark etmiştim. Gülümsemelerinin ve kahkahalarının sebebi olduğumu düşünmek istemedim çünkü bu tam da egosu çok yüksek insanların sözlerine benziyordu. Ben öyle bir kız değildim mütevazilik her zaman hayat felsefem olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÂHÛ NİGÂH -ARA VERİLDİ-(MTS-4)
ChickLitBaran ve Bahar'ın güzeller güzeli kızı Funda'yı aşk gittiği üniversitede buldu. İlk aşkın heyecanı ile yüreği kanatlanıp uçtu ve Atlas'ın yüreğinin yanına kondu. Öğrendiği acı gerçekler ile umutları bir kelebeğin kanatlarında asılı kald...