Beyler ve Beybiler👀
Büyük bir özlemle giriş yapmış bulunmaktayım.
Verdiğim tarihte atamama sebebim tamamen iş yoğunluğum ve son anda bozulan telefonum. Malum bilgisayar başına oturacak vaktim yok.
Bölümü hâlâ tam istediğim gibi yazamadım fakat sizi daha fazla bekletemezdim. Umarım beklediğinize değen bir bölüm olmuştur.
Sözü uzatmadan bölüme alayım sizi.
İyi okumalar!
EPİSODE 32
Gözleri cehennemde akan kızıl bir deniz.
Gözleri...
Geçmişin pençesi altında kalmış derin bir iz.Dikenleri kanlı bir kimse yarını yaralamadan, yarasını yarına taşımadan duramaz.
Öyle çok kanamışken, battığı yeri kanatmadan sıyrılamaz.
Benim bir dikenim vardı; yattığı göğsüme batan, serildiği ayağımın altını kanatan, tuttuğu ellerimi parçalayan.
Benim bir dikenim vardı, ki yokluğu yeri çatırdarıp göğü delen.
Şimdi bir gölgenin altında rüzgârda kırılıyordu.
O kırgınlık üstümüze kan gibi yağmaya başladığı an Çakır ıslanan kirpiklerinin arasından Gölge'ye öyle bir baktı ki harelerine içinde asla büyüyemeyen Biryan'ın çığırtkan haykırışlarını taşırdı.
Buzdan farkı olmayan parmaklarımı avuç içlerime gömüp sıktığımda titreyen dudaklarımdan kesik bir nefes çekerek ona doğru bir adım atmak istedim ama bir anda eline tutuşturulan silahı tavlanın kapısına öyle sert bir şekilde fırlattı ki sanki bir kurşun kovandan sökülüp kalbime sekti.
"Sen," dedi Çakır büyük bir boşluğun içine döktüğü kelime ağzında pişemeden. "Sen ne dediğinin farkında mısın?"
Doğan dede burnunu çekerek eğdiği kafasını kaldırdığında biraz önceki duygu kırıntılarını yüzünden silip soğuk duvarlara büründü. "Seni bekledim. Bunu yapmak sana düşer diye. Sen bugün yapmazsan yarın üzerime düşeni ben yaparım."
"Dede..."
Çakır kendini zorlukla baskılamaya çalışarak dişlerinin arasından tısladığında gözleri Gölge'ye kaydı. Gölge'nin duvarın köşesine korkuyla ve buğulu gözlerle sinmiş hâli onu kahrettiğinde avuç içini gözüne bastırarak boğazdan gelen bir iniltiyi dudaklarından döktü.
Kendini durdurmak için, belki de içindeki acının boğazını kesmek, onu susturmak için yutkunup tavlaya doğru bir adım attığında Gölge iniltiye benzeyen bir ses çıkardı. Simsiyah tüyleri, gözyaşının parlattığı gözleri vardı. O gözler Çakır'ın ormanı ateşe veren yeşil gözlerine tutunduğunda Çakır o yangının kalbinde ellerini ayaklarını kaybetmiş bir gazi gibi duraksayıp ona yaklaşmayı tamamlayamadı.
Birden nefes alamıyor gibi büyük bir hava huzmesini boğazına çekerek balıkçı yaka kazağının yakasını çekiştirdi. Bir buğuyu silip bir başka buğuya gebe kalan gözleri cesareti yok gibi yerden kalkmadan kendini dışarı doğru attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEHARİR
General FictionKaşları derinden çatılmışken dudakları üst dudağımı kavrayıp ısırdı. Elleri kazağımın altından sırtımı okşadı. Dudaklarım, onun boyundurluğu altındayken konuşmak için ağzımı araladım fakat o sanki tek bir kelimemle vurulup kanlar içinde kalacakmış g...