XVIII - Kuaför Kesimi

731 85 18
                                    



İnsan bir gülümsemenin içine neler saklayabilir ki?


"Kar topu oynamak istediğine emin misin?" Üzerimdeki bol ama ince olan monta göz gezdirdikten sonra cevabımı beklemeye başlamıştı ve bende kafam ile onu onayladıktan sonra montuma göz gezdirerek dudaklarımı aralamıştım "Vücut direncim yüksektir benim. Biraz kar topu oynadım diye hasta olmam hemen." Hafifçe kıkırdadığını duyduğumda ondan kaçırdığım gözlerimi tekrar yüzüne dikmiştim ve dudaklarının kıvrılmasını büyük mutlulukla izlerken bende biraz kıkırdamıştım.

"Öyle diyorsan öyledir. Lisedeyken de hava hafif yağmurlu bile olsa hasta olmaktan korktuğu için bahçeye adım dahi atmayan Lalisa Manoban sen değildin sanki?" Onu kafamı iki yana sallayarak reddettikten sonra cevaplamıştım "Senin karşında biraz soğuk olunca hemen hasta olan Lalisa yok artık. Dirençliyim ben" sözüm sonlara doğru hafifçe kısılırken cidden dirençli olduğum konusunda yalan söylemediğim için içim rahattı. Çünkü yedi yıldır kansere dayanan vücudum direncini gerçekten kanıtlıyordu.

Beni kafası ile onayladığında sol elini direksiyona yaslayıp konuşmuştu "İstersen eve çıkıp altına kalın bir şeyler giy. Ben seni beklerim" onu tekrar reddettiğimde sesimi toparlayarak konuşmuştum "Evdeki en kalın pijamalarımdan biri bu. Böyle komik göründüğüne bakma, çok sıcak tutar" cümleme karşı beni kafasıyla onaylamıştı. El frenini indirdikten birkaç saniye sonra araba harekete geçmişti.

Birkaç dakika sessizce sadece yolu izlediğimde tekrar ona dönerek sorumu yöneltmiştim "Tam olarak nereye gidiyoruz?" Soruma karşın bir saniyeliğine yüzüme bakıp tekrar gözlerini yola döndürdükten sonra beni cevaplamıştı "Birkaç sokak ötede bildiğim bir yokuş var. Hem kayabiliriz hemde orada kar çok olur. Daha çok eğlenebiliriz." Onu onayladıktan sonra tekrar bakışlarımı yola çevirip beklemeye başlamıştım. Onunla vakit geçirebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyordum...

****

"İşte geldik!" Heyecanlı cümlesiyle birlikte camdan dışarıya göz gezdirerek gülümsemiştim "Hafiften kar yağmaya başlamış. Daha çok eğlenebiliriz!" Onu kafam ile onaylayarak dudaklarımı aralayıp kafamı yüzüne çevirmiştim "Her şey çok güzel gidiyor. Sevgilinin kızmayacağından emin misin?"

Meraklı gözlerimi ona dikerek kurduğum cümlemden sonra birkaç saniye yüzüme anlamsızca bakıp daha sonrada öksürerek beni cevaplamıştı "Senin benimle buluştuğun zamanda Taehyung'un nasıl haberi olmadıysa, benim sevgiliminde olmayacak. Sadece kar ile oynayacağız. Başka yapacak bir şey yok zaten"

"Peki... neden bana sıcak davranıyorsun? Yani, şu an benimle beraber olman saçma değil mi? Normalde beni reddetmen gerekirdi." Gözlerimi kaçırmadan benim sorumu cevaplamıştı "Yatağında tek başına yalnız bir şekilde ağlamanın ne kadar iğrenç olduğunu ne yazık ki ezbere biliyorum. Her ne kadar dayanmaya çalışsamda benim yaşadıklarımın birazcığını senin yaşadığını gördüğümde yada duyduğumda tek düşüncem sen oluyorsun. Bana yapılan haksızlıklar ve kötülükler sadece senin lafın geçince uçup, yok oluyor. Halime üzülsem bile benim yüzünden senin ağlamanı kaldıracak iradeyede sahip değilim. Yani, anlayacağın..."

Birkaç saniye duraksayıp ince dudaklarını dili ile nemlendirdikten sonra cümlelerine tekrar devam etti "Asla inkar edemiyorum sana aşık oluşumu... ama asla da gösteremiyorum sana olan sevgimi. Çünkü az da olsa kendime olan bir saygım var ve yalnız geçirdiğim günleri yoka sayıp senin yanına bir anda koşacak kadarda kendimi kaybetmedim."

Her şeyi açık konuşması benim yüzümde nedensiz bir tebessüm oluştururken, kurduğu cümlelerdeki imkansızlığımız burnumun yanmasına neden olmuştu... o kadar haklı konuşuyordu ki, ne desem ya da ne yapsam zaman geriye alınamazdı ve hata denilmenin yetmeyeceği kadar daha büyük olan salaklığımı hiçbir şey affettiremezdi.

Birkaç dakika aramızda oluşan sessizlikten sonra burnumu sessiz arabada hızlıca çekerek gözlerimi ondan kaçırmadan kalın dudaklarımı konuşmak amacıyla aralamıştım "Haklı konuştuğun için seni yalanlayacak ya da inkar edecek halim ve yüzüm yok. Yine de bugün benimle, burada, bu soğukta beraber olduğun için teşekkür ederim. O kadar yalnız geçirdiğin gecelerden, gündüzlerden sonra bile benim yanıma gelebiliyorsun... kendimi çok acınası hissettim sanırım." Hafifçe kıkırdayarak son cümlemi kısık sesle söylediğimde, gözlerini benden kaçırarak konuşmuştu "Kendine acınası demeden önce karşındaki ahmağa bakmanı tavsiye ederim"

"Hadi inelim artık" kapı kulpunu açtığında, bende sağ elimle kapı kulpunu tutarak aşağı çekmiştim ve yavaş adınlarla arabadan inerek soğuk ile tüm vücudumu buluşturmuştum.

Yerde oluşan beyazlıklara basmamla beraber çıkan birkaç garip sese karşın arabının kapasını kapatıp zıplayarak karşılık vermiştim. Biraz önce olan konuşmayı unutarak, sadece ana odaklanmayı umuyordum.

İkimizde arabanın önünde buluştuğumuzda önce benim çıplak olan ellerime bakarak oflamıştı ve gözlerini yüzüme çıkarak konuşmuştu "Cidden kar oynamaya gelirken yanına eldiven almadın mı?" Yavaşça gözlerimi ellerimi düşürüp tekrar onun yüzüne çıkardığımda suçlulukla hafifçe dişlerimi çıkararak gülümseyip daha sonra onu cevaplamıştım "Unutmuşum ama sorun yok. O kadar kolay üşümüyorum ben... hatta bak!" Ellerim ile arabanın üzerinde oluşan birikintiye uzanarak parmaklarıma biraz kar almıştım ancak Jungkook'un bir adımda yanıma gelerek ellerimi sirkelemesi ile duraksayarak gözlerimi onun yüzüne tekrar çıkarmıştım.

"Lalisa hasta mı olmak istiyorsun?" Sağ eli ile hâlâ ellerimi tutmaya devam ederken, sol elini cebine sokarak birkaç saniye karıştırmıştı ve zaferle gülümseyerek cebinden iki parça siyah eldiven çıkarmıştı. "İşte bunları takabilirsin" eldivenleri bana uzattığında, kafamı iki yana sallayarak onu reddetmiştim "Senin ellerin ne olacak?"

"Sen beni boşversene. Aramızdaki çabuk hasta olan ve evde iki hafta yatan tek kişi sensin!" Ona yine eldivenleri istemediğimi belli eden bir bakış attığımda ağzından birkaç kelime mırıldanarak eline eldivenlerden birini alıp keni eline giymeye başlamıştı. Gözlerimi ellerinden çekip yüzüne baktığımda, çatık kaşları ile söylendiğini görerek kıkırdayıp tekrar gözlerimi eldivenlerin olduğu tarafa çevirmiştim. Bu sefer diğer eldiveni düzeltiyordu. Bu eldiveni de diğer eline sokacağını düşünsemde, o benim sağ elimi tutarak eldiveni elime hızla geçirmişti. Çok temas kurmak istemezmiş gibi banada eldivenlerin birini taktıktan sonra ellerini elimden çekerek konuşmuştu "Şimdi oldu mu?"

Onu kafam ile onaylayarak konuşmuştum "Artık oynayabiliriz..."

Beni onaylayarak etrafa göz gezdirerek baktığında, birkaç saniye duraksayıp tekrar gözlerini benim üzerime diktiğinde saçıma baktığını fark ederek hemen sol elimi saçıma atarak peruğu kafamda kontrol etmiştim. Evet peruk kafamdaydı.

"Kuaföre yanlış kesim yaptırdın sanırım. Saçının sol tarafı biraz yamuk görünüyor" telaşla arkamı dönüp birkaç saniyede peruğu eşitleyerek derin bir nefes almıştım ve tedirginlikle arkamı dönerek onu cevaplamıştım;

"Kuaförüm saçımın sol tutamını geçen hafta biraz fazla kesmiş ama ellerim ile düzelttiğimde sanki eşitlermiş gibi oluyor... yani bir şey yok. Şey, artık oynasak mı?"

****

Jungkook artık öğrense mi napsak???

Sınav haftası olduğu için pek aktif olamıyorum<3

Oy ve yorum istiyorum muah❣️

livre d'égoïsmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin