Beni yazmış

48 5 13
                                    

Rafta dizili her kitabı tek tek eline aldı, sayfalarını çevirdi. Altı çizilmiş satırlara göz gezdirdi. İşine yarayacak bir şey bulamayıp yerine bıraktı. Ne aradığını kendi de bilmiyordu. Fakat içinden bir ses bu kitapların arasında onu anlatacak bir şey olmalı diyordu.

"Yok yok anlatmadan duramazsın, anlatmamışsansa da yazmışsın. Mutlaka yazmışsın. Bir yerlere yazmışsın derdini. Seni en az kendim kadar tanıyorum. Böyle gidemezsin. Böyle muammayla gidemezsin." deyip neredeyse tüm kitapları yere saçtı. Pes edecekken duraksadı,

"İşte buldum" dedi çığlık atarcasına. İki kat dizilmiş kitapların arka tarafında bir kaç defter buldu. Defterler gelişi güzel yerleştirilmemişti. Saklanmıştı, hem de en sevdiği kitabının - Oscar Wilde'ın "Dorian Gray'in Portresi" kitabının arka tarafına. Defterlerden üçü kalın ve aynı boydaydı. Üzerinde I, diğerlerinin üzerinde II ve III yazıyordu. Ötekiler isimsiz fakat karalama satırlarla dolu kırk sayfalık kareli defterlerdi. Dikkatini çeken defterlerden birini, değerli bir şey bulmuş gibi merak ve telaşla açtı. İlk satırda karısının kızlık soyadıyla ismi vardı.
"Yeter Kemal."
Öteki sayfayı çevirdi, boştu. Diğer sayfada kırmızı kalemle boncuk gibi dizilmiş satırlar karşılıyordu onu. Karısının kendi el yazısıydı. Okumadan satırların güzelliğine daldı gözleri, ellerini satırların üzerinde gezdirdi.
İlk cümleler kırmızı kalemle yazılmıştı:

"Bunca kalabalıkta, yalnızlığın kanat çırpınışları arasında yok olup gideceyiz kimsenin ruhu bile duymadan..."

Satırları sesli okudu, içi burkuldu, karısının bu cümleleri kendisi için yazdığını düşündü. Tekrar tekrar okudu. Yazının ardını merak etti. Karalama satırlarla dolu defterleri yerine bırakıp elindeki defterle rafla pencere arasına sıkıştırılmış koltuğa geçti.
Merak ve karısını satırlarda bulabilme isteği ıle, adeta satırları gözleriyle yutarcasına, okumaya başladı. Ta ilk satırdan içinde bir gülümseme oluştu. Kalbinde acıyla karışık bir sevinç ırmağı belirdi, yarasına akan su misali içini serinletti.

" Beni yazmış,"dedi.
"Beni yazmış."

I bölüm

"Ahmet, belki de o gün on dakika geç kalsaydım seninle karşılaşmayacak, hayatıma dahil olmayacaktın.

Aynı yolda defalarca yürümüş biri birini tanımayan iki insanın günün birinde bir birini fark etmesi tesadüfler zincirinin bir parçasıydı.

Tanıştıktan sonra anladık, aylardı her ikimizin aynı otobüsü kullandığımızı, aynı güzargahta yürüdüğümüzü, hatta aynı iş yerinde çalıştığımızı. Her şey aynıydı, sadece otobüse biniş saatlerimiz farklı. Sen benden on dakika erken çıkar, bir önceki otobüsü kullanırmışsın, ben ötekini. Fakat bir gün ben erken kalkarım ve annemin kuzenime ulaştırmak için elime tutuşturduğu poşeti otobüste unuturum ve tanışırız. Beraber hatırlayalım mı o günü, belki sen de benim gibi kaybettiğin kalabalığına ulaşırsın, sana da iyi gelir kimbilir?

********************************

Kendimi elimdeki ağır naylon torbayla kalkmak üzere olan otobüse zor tıkıştırdım, kapı elbisemin eteklerini de kapıp kapandı. Bir elimde torba, diğer omuzumda çantam biryerlere tutunma çabası içine girmeden önce kapının lastikleri arasına sıkışmış elbisemin eteğini çekiştirerek çıkardım. Sabah olmasına rağmen hava sıcaktı. Belki de değildi, tıklım tıklım dolu olan otobüsün akşamdan kapalı kalan pencereleri yüzündendir.

Neden?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin