Bölüm I(b)

37 2 21
                                    

Söz "

"Sona Sultanlı" deyip tanıyıp tanımadığını öğrenmek için yüzüne baktım. Bir anlık düşünme moduna geçtin.

"Tanıdık geliyor. Fakat çıkaramadım. "

'Demiştim' der gibi süzdüm onu.

"Tamam, ben teslim. Söyle, kimdir bu benim tanımadığım, senin tanıdığın ses getirecek o zat?"

"Dalga geçme. Tanıyanlar tanımayanlara anlatınca herkes merak edecek. Kadının öyle ilginç hikayesi var ki .... seni bile meraklandıracak eminim ...Belki üç beş tane gazete alıp götürürsün komşulara ..ha..hahaha.."

"Ha ha ha" deyip beni taklit ederken dudaklarının altında mırıldandı.

"Umarım öyle olur. O zaman sana başarılar. Merak ve heyecanla bekliyorum."

"Teşekkür ederim..." deyip, toparlanırken Sinan önündeki bilgisayarı açmış arama motoruna "Sona Sultanlı" diye yazıyordu.

"Bu arada ben de bakayim bir şey bulacak mıyım?"

"Bir zamanların duayen sanatçısı, sahnelere veda ederken göz yaşlarına boğuldu. Sorulmasına rağmen muziği neden bıraktığını açıklamadı" gibi bir tümceden başka bir şey bulamadı. Tabii besteleri dışında ...Bir kaç senfoni, bir dizi şarkı, opera açıp bir kaç dakika dinledi. Şarkıları biliyordu fakat başkalarının sesinden. Meğerse kendisi de seslendiriyormuş eskiden. Eserleri muhteşemdi.

"Fakat bu iyirmiüçlü kız, bu kadını nereden tanıyor daha on iki - on üç yaşlarındaymış o veda ederken sahnelere.

"Allah Allah." dedi kendi kendine "gelince sorarım, şimdi kendi işimize bakalım " deyip işine konsantre olmaya çalıştı.

Bu arada ben çıkmış, haberimin peşine düşmüştüm. Bir şehir efsanesini yeniden canlandırmak için Sona Hanım ile konuşabilmem gerektiğini biliyordum. Fakat onu da biliyordum ki Sona Hanım, şimdiye kadar ne röpartajlar reddetmiş, ne muhabirlere, gazetecilere televizyonculara hayır demişti. İçimden bir ses beni kabul edeceğini söylüyordu.

Gazeteye döndüğünde öğleyi geçiyordu. Sinan bilgisayarının başında işine kaptırmış çalışırken sevinç dalgasıyla içeri giren bana kaygısız kalamadı.

" N'oldu, bulabildin mi mi Sona Hanımefendiyi?"

"Tabii ki sen beni ne sandın kafama koyduğumu yaparım ben."

"Duyan da kırk yılın gazetecisi sanar. "

"Bu bir karakterdir, huydur canım , tecrübeyle alakası olmaz."

Sinan halimden randevuyu kopardığımı anladı.

"Gerçekten konuşmayı kabul etti mi?"

"Etti tabi?"

"O zaman tebrik ederim. Bir az araştırdım. Ben tanımasam da onu tanıyanlar, bilenler çok fazla hatta bayağı fazla ve merak ediyorlar nerede, neden bıraktı muziği diye. İstediğini alırsan başarırsın. "

Yüzüm ciddileşti.

"Altında bir trajik hikaye var Sona Hanı'ımın yarasını kanatmak zorunda kalacağım. Konuşursa ne ala."

"Konuşur, merak etme, sana kimse dayanamaz."

"Nasıl yani?"

"Kerpeten gibisin, ya da kene diyelim şuna."

"Iltifat mı bu, yoksa? Anlamadım." deyince kahkahayı patlattı.

"Hahaha... nasıl kabul edersen duruma bağlı. Şimdi iltifat olarak algılayabilirsin."

Neden?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin