Rauf Bey

24 2 35
                                    

                                                                         Neden 'den. 

"Arabanın arka koltuğunda endişeyle oturan Sona, oğlunun doğum gününe yetişmek için acele ediyordu.
Hava limanından hayli uzakta olan yazlık evine hava karardığında yetişti. Eve varır varmaz üstünü değişmemiş mutfağa geçti. Salona açılan kapıya doğru yürüyen evin yardımcısı Zeynep, Sona'yı görünce

"Abla hoş geldin " diyerek Sona'nın önüne yürüdü.

Sona Zeynep'i kucakladı.

"Hoş bulduk canım, nasılsın?" deyip
etrafa göz gezdirdi. Masanın üzerinde mezeler, salatalar, meyve tabakları dizilmişti, onlara baktı gözünün ucuyla.

"Her şeyi hazırlamışsın. Çok güzel görünüyorlar. Teşekkür ederim, ellerine sağlık."
"Abla, ne demek."

"Ömer nerede?"

"Odasında. Çağırayım mı? Zaten... "

"Yok hayır. Üzerimi değiştireyim öyle. Rustam geldi mi? Seyyarlar?" diye sorup odasına  çıkmak için kapıya yöneldi.
Zeynep,

"hayır, henuz gelmediler." deyince
Sona Hanım geri dönüp tezgahın üzerindeki telefona uzandı.
Zeynep'in,
"Az kalsın unutuyordum abla..." diye ardısıra söylemek istediği sözünü el işareti ile  kesip  telefonu kulağına götürdü.

"Alo Seyyar, oğlum, sen misin? Neredesiniz evladım? Ben onca yolu geldim, siz hala ortalıkta yoksunuz.
"Şimdi çıkıyoruz"
"Hadi oğlum kalk gel. Ömer'i doğum gününde yalnız mı bırakacaksınız ?":

"Tamam Sona Teyze geliriz, onbeş dakikaya ordayız."

"Hadi oğlum .." deyip telefonu yerine bıraktı. Zeynep tekrar ağzını açtı ki birşeyler söylesin, Sona bir daha kesti onun sözünü
"Kızım, bir dur, kaçmıyorum sonra söylersin ne soyleyeceksen. Karanfil' i de çağırayım mı sence...komşu kızı neticede. Gördüm mü geçenlerde Ömer nasıl bakıyordu kıza?"

"Evet abla. Fakat onların  da misafirleri var . Az önce Karanfil'i gördüm kendisi söyledi. Önemli misafirler galiba"

"Nereden bildin önemli olduğunu."
"Çok heyecanlıydı abla, ondan"

Deyip sobayı açtı, çatal batırarak hindinin pişip pişmediğini  yokladı. Sona Hanım sobaya uzandı

"Güzel kokuyor, bayağı acıkmışmışım ben de ."

"İsterseniz bir atıştırmalık tabak hazırlayayım."

"Yok önce üstümü değiştireyim" deyip onunla beraber sobaya eğilen Zeynep'e döndü.

"Sabahtan beri bir şey söylemek istiyorsun. Ne diyecektin?"
Zeynep,

"Evet abla..." deyib belini doğrulttu. "Şeyy..."

"He Zeynep, ne oldu? Yoksa Ömer. Yine neye bulaştı bu çocuk yaa? Bir şey mi oldu ?" deyip telaşla kapıya döndü.

"Ömer, oğlum."

Zeynep Sona'ya yaklaşıp kısık sesle
"Hayır hiç bir şey yapmadı. Ömer odasında.

"Neden fısıltıyla konuşuyorsun? Ne oldu?"

"Abla, babanız salonda, Az once geldi. Babanız olduğunu söyleyince de iceri aldım. Omer"i çağıracaktım aşağı insin diye siz geldiniz, onu diyecektim. " Zeynep lafını bitirmemiş Sona heyecan ve sinirle sesini yükseltti ve
"Ne? Babam mi? Allah Allah. Kızım, sabahtan beri niye söylemiyorsun?" deyip hızla salona geçti.

Rauf Bey salonda kanepe'de oturmakdan sıkılıp ayağa kalkmış, duvardaki tabloları seyretmekteydi. Sona hışımla içeri girdi. Babasının tabloları incelediğini görünce durdu. Kendini toparladı. Onu ne kadar özlediğini hatırladı. Fakat kızgınlığı özleminden fazlayken ona hesap sorma isteğine karşı gelemedi. İleri yürüdü sessizce. Bu anda
Rauf Bey onu fark etti kafasını cevirip

"Kızım, geldin mi?" diyerek kollarını açıp ona sarı  yürüdü. Kadın babasının ona sarılmasına fırsat tanımayarak kendini geri çekti. Rauf Bey şaşırmıştı.

"Kızım, özlemedin mi beni?"
Sona acı acı gülumsedi.

"Özlemek mi? İnsan hayatında iki üç kez gördüğü birini nasıl özler?"

"Haklısın" dedi Rauf Bey, kederli bir ses tonuyla.
Sona rengi kacmış halde yarı ofke, yarı sinirli bir ifadeyle karşılık verdi.

"Haklı olmak neyi değiştirir. Kaybettiğimiz onca yılı geri getirir mi?"

Adam gözlerini kaçırdı.

"Haklisin kızım, fakat tum bunlar arkada kaldı, bak yine geldim. Hadi sarılalım, dindirelim ozlemimizi." deyip sarılmak icin tekrar kollarını açtı.

Sona yerinden kıpırdamadı.  Kızının  bu tavrı babayı durdurdu. Kollarını aşağı indirdi.

"Neden geldin baba, neden? Bunca yıl sonra neden? Bu kez hangi sürprizle geldin?"

"Kızım, nasıl neden geldin? Seni, torunumu görmek için."

"Şimdi mi aklına geldi torunun, kızın? Beni o adama yem edip gittin. Ben seninçin sevmediğim adamla evlendim. Yıllarca onun zülmüne katlandım. O zaman neredeydin? Sana yazdım, telefon ettim. Her seferimde yaşadığın  şehirdeyim diye haber yolladım. Bin kat eller bile beni dinlemeye gelirken,  sen beni gormek icin bile gelmedin. Ne mektuplarıma cevap verdin, ne telefonlarıma çıktın.

Rauf Bey kızının  lafını agzında bırakıp mırıldandı.

"Gel, yetim gönlümün nur tarlası,

Gel, fakir evimin fakir babası.

Gel, gelişinle ısınar evim.

Yoksun, kalbim bir çöl,

Ben nasıl sevim?"

Sona şarkısını babasnın dilinden duyunca durdu.

Sesindeki hüznü, onu fazlasiyla etkilemişti. Fakat icindeki yangını söndürmeye yetmiyordu. Yarım bıraktığı  lafları tamamaladı.

"Madem babalık yapmayacaktın neden geri dönüp hayatımızı mahf ettin?, 

Rauf Bey, susup kızının içini dökmesini bekliyordu. Son cümleyi duyunca dayanamadı.

"Kızım, ne diyorsun sen? "

"Artık hiçbir şey, Mansur öldü."

"Biliyorum."

"Biliyor muydun? Madem biliyordun neden gelmedin?"

"Geldim aslında, ama gitmem gerekti. Seni görmeye fırsat bulamadan gitmek zorunda kaldım."

"Ne kadar kolay söylüyorsun."

"Kızım, haklısın, fakat beni dinlesen... Öyle olmasi gerekiyordu. Sizden uzak kalmam gerekiyordu."

Aslında Sona babasını dinlemek istiyordu. Ona neden böyle davrandığını anlamak istiyordu. Fakat ne olur olsun hiç bir engelin bir babanin evladını  görmesine mani olmaması gerektiğine inanıyordu. Sustu Sona. Artik yargılamak istemiyordu. Dinlemek istiyordu. Rauf Bey kızının yumuşadığını görunce devam etti.

"Beni anlıyorsun degil mi?"

Sona susuyordu.

Rauf Bey kızının suskunluğunu onu anladığına yordu.

"Biliyor musun" dedi. "Aslında neden cok bana benziyorsun bir bilsen."

Sona konuşmak, uzun uzun konuşmak istiyordu.  Onunla dertleşmek,  o yokken nasıl zorlandığını,  başında babası olmadan bu yerlere nasıl zorluklarla geldiğini anlatmak istiyordu. Babasının üzgün  hali karşısında  daha fazla dayanamayacağını  anlamştı.  Konuşacak cok şeyi vardı fakat bu konuşma için henuz hazır değildi. 

Bu sırada Ömer

"Anne, kiminle konuşuyorsun?" diye odaya girdi. 

Neden?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin