Karakol II

21 4 27
                                    

Saatlerdi sorgu odasındaydım tekrar tekrar aynı sorular soruluyordu. Artık düşüncelerim berraktı, tam olarak o gün olanları hatırlamasam da evden çıktığım anı hatırlıyordum. Bir tek soru vardı kafamı kurcalayan, o da komiser sorduktan sonra aklıma gelmişti.

'geri gelip karımı öldürüp tekrar gidebilir miydim? Yok daha neler ... Öyle kansız olamazdım...'

"Karınızla kavga ediyormuşsunuz. Kendiniz bile bunu inkar etmiyorsunuz." deyip sustu, cevap vermemi bekliyordu. Bense sorusunu cevaplama yerine adama bakıyordum.

"Ve komşuların söylediğine göre devamlı hal almış bu son zamanlarda."

"Komiserim, herkes karısıyla kavga eder, siz etmiyor musunuz? "

"Öyle tabii. Ama senin karın ölmüş, hem de ne hikmetse tam da siz kavga ettiğiniz gün."

"Aynı komşular kavgayı saat kaçta yaptığımızı söylemediler mi?"

"Söylediler tabi. Ama senden duymak istiyorum."

Aynı soruları cevaplamaktan bıkmıştım. Sesimi kaldırdım istemeden.

"Daha kaç defa söyleyeceğim. Ben ona bir fiske bile vurmadım. Doğru, kavga ettik ama ben evi terk ettim. Geri gelirken de herkes şahittir olanlara. Banu Hanım gördü ilk onun o halini. Yine söylüyorum, ne giderken, ne ondan önce ben ona vurmadım. Hiç zaman vurmadım ona."

"Peki o sesler, ağlamalar."

"Karım çok hassastı. Her tartışmamızda ağlıyor, bedbaht olduğunu söylerdi. Ben de onu sakinleştirmek isterdim. O da, 'bırak, yapma' diye söylenirdi. Ben de kızar, bağırıp çağırar, Bir şeyleri yere fırlatır, elimi duvara vurar, terk ederdim evi. "
Bunları söylerken komiserin ellerime baktığımı fark ettim. Elmdeki morlukar. Deri döküntüleri kafalarını karıştırmış olabilirdi. İstemeden ellerimi bir birine kenetleyerek yaralarımı sakladım.

"Hep mi?"

"Çoğu zaman. Genellikle."

"Peki o sırada ne yapardı karın? Sen gelinceğe kadar yani?".

"Ağlardı herhalde. Ben geldiğimde de uyumuş olurdu."

"Ağladığını nereden biliyorsun?"

"Sabahları gözleri şişmiş olurdu."

Komiser meseleden uzaklaşmamak için yine aynı konuya döndü.

"Peki o gun neden kavga ettiğinizi hatırlıyor musun?"

Biraz sustum ne diyeceğimi bilmiyordum. Soruyu tekrarlayınca cevaplamak zorunda kaldım.

"Komiserim, bunun meseleyle hiçbir ilgisi yoktur."

"Sen konuş da ilgisi olup, olmadığına ben karar vereyim."

Komiser duvara yaslanarak, elleri koynunda beni dinlemeye koyuldu.

"Çocuk yüzünden. Çocuğumuz olmuyordu. Bir evlat edinelim diyordum razı gelmiyordu."

"Boşanmak mı istiyordu?"

"Hayır."

"Eee. Mesele neydi o zaman?"

Komiserin yüzüne diktim gözlerimi.

"Neden ben? benim burada ne işim var? İnanamıyorum benim katil olacağımı nasıl düşünebilirsiniz. "

Komiser dosyayı kapatıp masadan kalktı.

"Merak etmeyin suçunuz yoksa salıverileceksiniz adelete güvenin." Ellerini masaya dayayıp gözlerini bana dikti.

"Karınızla kavga ettiniz, gürültüden komşular rahatsız olacak derecede, sonra evden çıkıp gittiniz, hem de kaçar gibi... Geldiniz karınız ölmüş, belke de öldürülmüş. Ve bunu sizin yapmadığınızı söylüyorsunuz. Size nasıl inanalım..."

Neden?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin