selam!!
***
dışarıda biraz daha takıldıktan sonra evimize döndük. kapıdan girdiğim gibi tişörtümü çıkardığımı gören chan gözlerini devirdi.
"asansörde soyunsaydın?" dedi.
"bir dahakine yaparım, hatırlat." dedim sarkastik bir şekilde.
üstüme daha rahat şeyler giyerken, söylene söylene yanına gittim.
"chan, 1 kilo almışım." dedim sinirle.
"bak ya, kaç kilo olmuşsun?" dedi benle dalga geçerek.
"49 kilo olmuşum.." dedim dudaklarımı büzerek.
"minik ayı." dedi benle dalga geçerek, üzerine atlayıp tepinmeye başladım. gülmekten kızardığında, aniden kollarımı tutunca hareket edememiştim. yüzü ciddileşmişti.
"o kadar küçüksün ki; bazen kollarımın arasından kayıp gideceksin diye çok korkuyorum bebeğim." dedi.
"öyleyse sımsıkı tut, asla bırakma, ben de kaymayayım." dedim.
çeneme küçük bir öpücük kondurdu. ben de çillerinden öptüm. kolları belimi daha sıkı kavrarken, ben de yıldızlara chan'la sonsuz olmak istediğimi fısıldıyordum tanrı'ya.
***
uykum ağır bir insan olsam da, yüksek bir ses yankılandı evimizin duvarlarında. uykumu dağıtmıştı. i̇stemeyerek de olsa gözümü açtım. saat 21:38 olmuştu. epey uyumuştum ama yine de yorgun hissediyordum. yalpalayarak ayağa kalktım, ışığımı açıp gözlerimi ovuşturarak evin içinde gezinmeye başladım. chan'ın nerede olduğunu bulmaya çalışıyordum. salonda değillerdi.
yavaşça kapıyı açtım.
jeongin'i gördüm.
her şeyden çok sevdiği uzun saçları, şimdi kısacıktı.
chan'ı gördüm. elinde tuttuğu makası.
rüya olmalı diye düşündüm. gözlerimi kapatıp açtığımda aynı manzarayı gördüğümdeyse, içimden dua etmeye başlamıştım. "tanrım, bu lütfen rüya olsun." son kez gözlerimi kapadım.
tanrım, jeongin'i o hâlde bulmak istemiyorum. gözlerimi açtığımda, jeongin'in gülümseyen suratını ve yerdeki zeminin tamamını kaplayan saçlarını gördüm.
kalbim umutsuzca bir acıyla dolmuştu. onun yerine benim canım yanmıştı. sessizce içeriye gittim. jeongin'in odasına girdim, çekmecesinden gerekli olan her şeyi aldım ve banyoya götürdüm.
"jeong, ılık bir duş al lütfen, bugün yoruldun ve uyumalısın güzelim."
titreyen sesime engel olmaya çalışsam da kendini yeterince belli ediyordu. iç çamaşırlarını, pijamalarını, bornozunu, şampuanlarını ve tarağını uzattım. yanağından öptüm, yerdeki örtüyü aldım, ve saçlarını. ve hayallerini...
chan çoktan dışarı adımlamıştı. ben de yanına bir adım attım kapıyı örttüm ve çıktım. bacaklarım titriyordu, kendimi taşıyamıyordum. kaldıramıyordu yaşananları. soluyordum. yitiyordum. acı içindeydim. sevdiğim sınırlı sayıdaki insanı da kaybedemezdim. içim acıyla dolmuştu, karanlık koridorda dolan gözlerimden dolayı önümü göremiyordum.
bacaklarım beni taşıyamaz hale geldiğinde dayanamayarak duvarın dibine çöktüm. ellerimi başımın arasına aldım. dudaklarımın arasından bir hıçkırık koptu. kendimi kastıkça boğuluyordum. uzun süre nefessiz kalana kadar ağlamaya devam ettim. jeongin duştan çıkmış olmalıydı ki, kapı sesleri yükseldi. chan onunla ilgilenirken, ben de balkonumuza çıktım. nefes almaya ihtiyacım vardı.
balkon kapısı usulca açıldı. kapı ses çıkarmasa chan'ın geldiğini fark etmemiştim bile. balkon demirinin önünde oturuyordum. o da benim gibi yere oturdu. gözlerime baktı, gözlerimi kaçırdım. gülümsedi. kahverenginin en güzel tonuna sahip gözleri ve ona ahenkle eşlik eden gamzeleri çok güzeldi.
saçlarımla yüzümü gizlemek için saçlarımı karıştırıp önüme bıraktım. kahvelerinin beni seyrettiğini bilsem de, o an umursayamamıştım bile. chan'ın bana daha da yakından ve dikkatli baktığını fark edince, kafamı tamamen farklı bir yöne çevirdim. utandığımı bildiği için pislik yapıyordu.
cebinden sigarasını çıkardı. çakmağıyla zehri yakmasını izledim.
"dün gece dediklerin.." dedi sessizce.
"chan.." dedim elimi dizine koyarken, sanki bir şeylerden güç almaya ihtiyacım vardı. "özür dilerim-"
"ne demek istediğini anladım, kafanı çok karıştırıyorum, bunun da farkındayım. ama sana yakın olmaya çok alışığım, uzaklaşamıyorum işte. hislerinden de rahatsız olmuyorum. sadece kendi hislerimden tamamen emin olup kalbine öyle gelmek istiyorum, anla beni olur mu?"
"teşekkür ederim," dedi fısıldayarak. "rica ederim bebeğim." dediğimde gözlerinin içinin parladığını görebiliyordum.
"chan, dedim. "efendim güzelim," dedi.
"yıldızlarına dokunabilir miyim?" kaşlarını çattı.
"yıldızlarım mı?"
parmak uçlarımı kirpiklerine götürüp yavaşça okşadım. usulca bileğimden tutup parmak uçlarımdan öptü.
"yıldızlarını çok seviyorum chan," dedim. "ben de seni çok seviyorum.." dedi.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
strawberries & cigarettes ★ hyunchan
Fiksi Penggemarannesiz ve babasız olan hwang hyunjin, ona karşı sevgi dolu üvey abisi chris bang, çilekler ve sigaralar.