Kısa bir bölüm oldu, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen^^
İyi okumalar
"Acıları çok olan insanların,
kahkahalarla dolu gülüşleri olur."Kimsesizdim.
Kalabalığın arasında kimsesizdim. En zoru da bu değil miydi zaten? Zaman geçiyordu, birileri gelip gidiyordu ama ben hep tek ve kimsesizdim.
Canım yanıyordu, bana yaşadığımı hissettiriyordu. Yürüdüğüm yollarda dikenli teller ayaklarımı paramparça etmişti ama ben o tellerden kendime bir taç yapıp acıyı güce çevirmeyi başaracaktım. Gülüşlerimde hıçkırıkları yankılanan kız çocuğuna umut olmaya, onu kurtarmaya söz vermiştim ben.
Sekiz yaşımı o kuyudan çıkarmak, korkuyu mahzenine tıkmak için yürüyordum bu yolları. Biliyordum, bu yolun bana getireceklerini biliyordum. Bile bile yürüyordum. Öleceğini bile bile uçan bir kelebek gibi.
Çıplak ayaklarımla yavaş yavaş odadan çıkarak mutfağa doğru ilerledim. Yaklaştıkça İmer ve Mehir'in sesi daha net geliyordu. "Ne yapabiliriz ki Mehir?" diye sordu İmer tükenmiş bir sesle. "Belda'da Enis gibi oldu. Onlar bizim kadar sabredemezler, ne haldeler görmüyor musun?"
Derin bir nefes aldığını işittim Mehir'in "Görüyorum." dedi mırıldanarak "Ama başka yolu yok ki İmer. Bir bildiğimiz yok onlar gibi biz de kötüyüz, kaç gündür ortalıkta yokuz yaşadığımız yerlerde kim bilir neler oldu. Olay çıkararak bir yere varamıyoruz, kaçamıyoruz. Savaşmamız lazım. Ya doğruysa? Ya biz gerçekten son umutlarsak? Savaşmayarak milyonlarca insanın ölümüne sebep olamayız. Bunu kaldıramayız."
"Biz neyin içine düştük?!" Dedi İmer sinirle. Arkamda hissettiğim bedenle omzumun üzerinden geriye baktım, Enis üzerini değiştirmiş alnına dökülen nemli saçları ile bana bakıyordu.
Harelerinin çevresinde kırmızı çizgiler oluşmuştu. Hepimiz ara sıra uyusak da onun hiç uyumadığını biliyordum. Yorgundu. Bedeni değil ama ruhu yorgundu.
Hepimiz gibi.
"Kulaklarım çınlıyor senin de çınlıyor mu Belda?" dedi yüksek bir sesle. İmer ve Mehir'in duymasını istiyordu. Oyununa uyum sağlayarak onunla beraber mutfağa adımladım.
"Evet benim kulaklarımda çınlıyor. Çınlatalar yakında gibi ha, ne dersin?"
Yüzlerinde yorgun bir tebessüm oluşan ikiliye baktık. İmer elinde tuttuğu dumanı hala üzerinde bir kupa ile tezgaha yaslanmıştı, Mehir masaya elini yaslamış vücudunu İmer'e çevirmişti. Uzun süredir burada oldukları aşikardı.
"Merhaba," diye mırıldandı İmer çatlak bir sesle. Enis kafası ile selam vererek sandalyeye oturduğunda ben de sakince diğerine oturarak "Merhaba." dedim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Umut: Beşgen
FantasyBir masalın güzel satırlarında başlar gibi başladı her şey ama hayır. Bizimki ne bir masaldı ne bir hikaye. Yazarın kaleminin mürekkebi kararmaya yüz tutmuş hayatlarımıza yavaş yavaş damladı. Bu bizim hikayemizdi ama başkaları yazmıştı. Yine hayatım...