birinci bölüm

2.7K 92 15
                                    

Selam! Bu hikaye için çok ama çok heyecanlıyım. İki günde bir bölüm gelecek, bölümler böyle kısa kısa olacak. Hikaye yayınlanırken büyük ihtimalle okuyan çok az kişi olur, tamamlandıktan sonra okunur gibi geliyor.

Ama bu hikaye benim için çok özel. Lütfen bol bol yorum yapın. Fikirlerinizi gerçekten çok ama çok merak ediyorum.

Teşekkür ederim. İyi okumalar!!!!!!


Tanıştığımızda ikimiz de beş yaşındaydık.

Her tarafı çam ağaçlarıyla dolu yemyeşil bir sitede oturuyorduk. Bu yüzden çam ağaçları ile hep kendimi özdeşleştirirdim. Hayatımın en önemli ağalarında hep çam ağaçlarının etrafındaydım. Bizim oturduğumuz apartman 11. bloktu. Hemen yanımızda da 6. blok vardı. İki apartmanın arasındaki etrafı ağaçlarla çevrili yol ise sitemizin parkına açılıyordu. Ortada çocuk parkı vardı. Etrafında banklar ve kamelyalar vardı. O zamanlar bana kocaman gelirdi. Gerçi boyum bir metreden çok az uzundu o yüzden her şey kocaman geliyordu.

Ağustos ayında bir salı günü öğlen annemin yaptığı tavuklu pilavı yedikten sonra mutlu bir şekilde dışarı çıkmıştım. Parkta oynayacaktım. O zamanlar belli başlı arkadaşlarım yoktu, kimsenin yoktu. Dışarı çıkıp bulduğumuz ilk çocukla oynardık. Apartmanların arasındaki yoldan geçtim. Ancak parka ulaşamadan bir şey dikkatimi çekti. Parkın birkaç metre ilerisinde bizim apartmanın hemen arkasında benim yaşlarımda bir çocuk yere oturmuş bir şeylerle uğraşıyordu.

Bendeki de merak ya parktan vazgeçip çocuğun yanına gitmeye karar verdim.

Yanına gidip sessizce yere çöküp ona bakmaya başladım. Karmakarışık duran kahverengi saçları vardı. Yüzü toprak içindeydi, esmer bir teni vardı ama bir şekilde nedense bana tereyağını anımsatmıştı. Tombul yanaklı, hafif çekik kahverengi gözleri vardı. Üstünde benimki gibi penye bir şort ve kolsuz bir tişört vardı. Elindeki şişeden suyu toprağa boşaltıyor çamurla oynuyordu.

Benim yanına geldiğimi fark etmişti ama ses çıkarmadan oyununa devam ediyordu. Bir süre sonra sıkıldığımdan ona ne yaptığını sordum.

"Yemek yapıyorum, birazdan hazır olur. Sen de yer misin?"

Başımla onayladığımda sırıtarak yüzüme baktı. Ön dişinin bir kenarı kırıktı.

Biraz daha çamurla oynamaya devam etti. Ben de onu izledim. Sonunda elinde top haline getirdiği dört tane parçayı ortamıza dizdi.

"Yemek hazıııııır!" diye bağırdı.

Ben gülümseyerek ona baktığımda sırıtarak hazırladığı çamur toplarından birini eline aldı. Avuç içi büyüklüğündeydi. Ben onun yermiş gibi yapmasını beklerken o gözlerimin içine baktı ve sırıtarak çamuru ağzına attı. Ben daha şokumu atlatamadan yutkundu ve hepsini yuttu. Endişeyle geriledim ve yüzüne baktım. Küçük olabilirdim ama çamur yenmemesi gerektiğini de çok iyi biliyordum.

Bir tanesini daha eline aldı ve bana uzattı. "Sen de yesene."

Başımı iki yana sallayarak "Çamur yenmez," dedim. Elini iyice uzatıp ağzıma yaklaştırdı. "Ben yedim bir şey olmaz, sen de ye," diye ısrar ettiğinde geri çekildim. Pes etmeyip bana doğru yaklaştığında korkuyla ayağa kalktım. Oturduğu yerde bana bakmaya devam etti. Gözlerindeki hayal kırıklığını hatırlayabiliyorum.

"O zaman bunu da ben yerim," dedi ve çamuru tekrar ağzına attı. Dehşetle geri geri yürüdüm. Üçüncüsüne uzandığında tekrar bana yedirmeye çalışmasından o kadar korktum ki bir anda çığlık atmaya başladım ve parktakilerin bakışları üzerimdeyken oradan kaçarak uzaklaştım.

Ağaçların arasından tekrar geçtim, apartmana koştum. İçeri girdiğimde kalbim çok hızlı atıyordu. Anneme olanları anlattığımda camdan dışarı baktık. Olması gereken yerde kimse yoktu. Çamur topları da yoktu. Kim olduğunu bilmediğimizden bir şey de yapamadık.

İsmini bile bilmediğim çamur yiyen tuhaf çocukla böyle tanıştım. 

şehrin duvarları! bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin