Kulaklarımda var bir uğultu sanki ismin fısıldanıyor. Ben bilmesem de yüreğim seni gördüğünde anlıyor. İşte o zaman tüm uğultular çekiliyor. Yalnızca senin ve benim adım kalıyor.
🕊️
2010-Bursa
Sabah ezanı okunurken Esma gözlerini araladı. Ezanın sesi odalarında yankılanırken caminin evlerine yakın olmasına oldukça sevinmişti.
Ezanı iliklerine kadar duymak müthiş bir şeydi. Rabblerinin onları huzuruna çağırdığını hissetmek yüreklerini titretiyordu adeta.
Allah, gel diyordu kuluna. Herkes uykusuna dalmış dünyaya tamah olmuşken sen benim huzuruma gel diyordu. Her kula giden bu çağrıya kimi kullar cevap veriyor kimiyse yüreklerinin uykusunda gözleri kör, kulakları sağır yatıyordu.
Esma, yerinden doğrulup üzerine geceliğinin uzun ceketini geçirdi. Yataktan kalkmadan önce yanında gözlerini yeni aralayan Musab'a baktı. Adam, gür kirpiklerinin ardından mahmurca ona bakıyordu. Karısı anlaşılan ezanın sesini duyar duymaz kalkmıştı. Ondan önce kalkması onu gülümsetti.
Gülümsemesi yüzünde yayılırken Esma önüne dönüp ayağa kalktı. Musab'ın da arkasından geleceğini biliyordu.
Abdestini alıp üzerine feracesini geçirirken Musab'ta yeni abdest alıyordu. Esma, eşarbını da bağladıktan sonra Musab'ı bekledi. Musab elinde havlu ile çıktığında Esmayı hazır kendini bekler halde bulunca yüzünü silip Esmanın yanına gitti.
"Hayırlı sabahlar güzelim." deyip alnına bir buse bıraktı.
Esmanın tebessümü yüzünü kaplarken cevap verdi.
"Hayırlı sabahlar Zeytin Gözlü'm."
İkiside sabah namazının sünnetini kılmak için arka arkaya durdular. Ardından farzını birlikte cemaat olarak kıldılar. Esma, uzun bir aradan sonra ilk defa o kadar huzurla kılmıştı ki namaz hiç bitmesin istedi. Musab'ta da aynı duygular olunca onun bilerek uzun surelerden okuduğunu anlamıştı.
Uzun, huzurlu bir namazın ardından tesbih çekip, dualarını da ettiler.
Adam ve kadın ellerini semaya açmış şükürlerini ederken aynı zamanda Allah yolunda istikamet üzere olmak içinde dua ediyorlardı. Şimdi en büyük gayeleri Rabblerinin rızası çerçevesinde yuvalarını büyütmek ve bir ömür sürmekti.
Bir kuşun iki kanadıydılar ve kanatlarını açmış uçuyorlardı o güzel semada.
Namazdan sonra toparlandıklarında Esma yola çıkacakları için bir kaç eşya ile bavul hazırladı. Çok fazla bir şey almamıştı. Musab 1 gece kalacaklarını söylemişti zaten.
Kendileri de giyinip hazır olduklarında Esma, Musab'a baktı. İçinden 'adam eşofman giyse de yine yakışıklı' demeden edemedi.
Musab, siyah eşofman altı ve üzerine siyah boğazlı bir kazak giymişti yolda böyle rahat edeceğini düşündüğü için. Üzerine de eşofmanın hırkasını giyerken Esma gözlerini alamamıştı. Musab, onun bakışlarını yakaladığında sırıtarak:
"Karıcığım, gözlerinle beni yemeden önce çıksak mı acaba?"
Esma, anında gözlerini çekerken kendi kendine konuştu.
"Sana eşofmanda giydirmemek fikri çık aklımdan."
Musab bu söze kahkaha atarken Esmaya baktı.
"İltifatların çok güzel ama karıcığım beni utandıyorsun."
Esma, sinirle önüne dönüp yürürken Musab Esmanın üzerine yeni bakmıştı. Karısı yeni aldığı yeşil elbiselerden birini giymişti. Yeşil Allah'tan haki yeşiliydi çünkü açık renk olsa onu değiştirtmeyi bile düşünmüştü. Her ne kadar bol ve hatlarını belli etmese de böylesini bile istemeyecek kıvamdaydı şuan. Başındaki açık yeşil şalı omuzlarını örterek önden de oldukça kapatıyordu. Öylesine zarif ve güzeldi ki. Duru ve saf hali Esmayı diğer herkesten ayırıyordu.
İki gençte arabaya geçtiklerinde güneş yeni yeni dünyayı aydınlatıyordu.
Araba da yol alırken Esma Musab'a baktı.
"Nereye gidiyoruz hâlâ söylemeyecek misin?"
Musab, Esmaya bir bakış atıp geri yola baktı.
"Sürprizler söylenmez diye biliyorum."
Keyifle gülüp bir kez daha Esmaya baktı.
"Sabret biraz Maşukiyye, Maşuğun seni güzel yerlere götürecek."
Esma gülüp yola baktı.
"Bir ipucu istesem?" Kaşlarını kaldırmış masumca Musab'a bakıyordu bu kez de.
Musab, bu masumluğa dayanamayarak bir ipucu verdi.
"Nostalji yapacağız biraz."
Esma, bu sözle neresi olabilir diye düşünürken yolu izliyordu. Karısının düşünceli haline son kez bakmak isteyen Musab başını çevirdiğinde Esma kaşlarını çatmış ciddiyetle bakıyordu. Bu haline tebessüm ederken başını yola çevirmesiyle aniden karşılarına bir köpeğin çıktığını görmesi bir oldu. Köpeğe çarpmamak için hızla arabayı ağaçlık alana kırarken dengesini sağlayamayarak biraz ilerideki ağaca çarptılar.
Esmanın çığlığı arabada yayılırken köpek kurtulmuştu ancak ikiside kuvvetle başlarını cama çarpmışlardı. Araba durduğunda bir anda çıkan dumanlar ise çok kısa bir süre sonra olacak yangının habercisiydi. Esma ve Musab'ın bilinci kapanırken iki kuş ağaçtan hızla uçtu.
İki kuş hızla uçup yolda gelmekte olan bir arabanın önünü kestiler. Kanatlarını çırparak adeta bir şeyi anlatmaya çalışıyorlardı. Arabadaki çift, arabalarını kenara çekerken ilerideki duman çıkan yeri gördüler. Bir şeyler olmuştu ve eğer yetişmezlerse belkide daha kötüsü olacaktı.
🕊️
Bir dem gelir insan doğar, bir dem gelir insan ölür. Hatıralar zihinlere kazınır, tarihe yazılır ve bir avuç yürekte hisleri kalır ama elbet bir iz kalır.
~Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin 😢😢
Selametle kalın..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kavanoz Aşk
Teen FictionTüm kavanozlar dolmaya layıktır. En çokta sevgi ile.. "Cennete girecek olan topluluklardan öyleleri vardır ki kalpleri kuş kalbi gibidir." (Müslim, Cennet, 27; Ahmed b. Hanbel, II, 331.) ❤️ "Sinirlenme küçük hem senin adın çok güzel. Ama şöyle yapa...