Uzaklar yakın olur sen bana bakınca.. Hasret biter ellerimi tutunca..
🕊️
2010-Bursa
Ara Tatil
"Rüveyda ben Abdullahla konuştum. Sonunda ikna ettim onu. Dedim vallahi ateşle barut yan yana durmaz. Gel biz bir an önce yapalım düğünü."
"Ne iyi ettin canım. Bende Selimle konuştum Abdullah bey he derse isteyelim hemen olsun düğün dedim. E artık bizde istiyoruz evlensinler, torunumuzu kucağımıza alalım değil mi?"
"Ayy evet evet. Ne de güzel olur torunlarımızda. O zaman siz haftasonu gelin."
"Tamam canım. Bugün Musab'a da söylerim. O da duramıyor günlerdir zaten halinden anlıyorum ama gelip konuşamıyordu da sizle."
İki kadın telefonda kıkırdayarak sohbet ediyorlardı. Birbirlerine haberleri vermelerinin ardından Esma odaya girince Sevde hanım telefonu kapattı.
Esma, cam kenarındaki koltuğa geçip oturdu. Annesi onu izlerken o da ne var bakışı atmıştı. En sonunda Sevde hanım dayanamadı ve kızıyla konuşmaya karar verdi.
"Esma'm sana bir şey diyeceğim."
"Evet anneciğim seni dinliyorum."
"Biz babanla konuştuk. Sonunda ikna oldu. Rüveyda annene de söyledim. Haftasonu seni istemeye geliyorlar. Ara tatilde de düğünü yaparız artık."
Esma, şaşkınlıkla cevap verdi.
"Ne diyorsun anne sen? Çok çabuk değil mi?"
"E kızım sende diyordun Musab erken istiyor e sende okulun bitmesine çok var diyordun. Zaten öyle uzatmaya ne gerek var. Hem senin çeyizin hazır bile."
Esma duyduklarıyla hayrete düşerken kendi kendine:
"Sizde beni vermeye ne meraklıymışsınız. Hayretler içerisindeyim." dedi.
Annesi bu söze kahkaha atarken:
"Allahım çok şükür kızımın mürüvetini göreceğim. Ben buna seviniyorum kızım."
Esma da daha fazla ciddiyetini koruyamayarak keyifle güldü. Tutamıyordu da içinde artık o da fazlaca mutluydu.
"Biliyorum annem biliyorum."
~
İsteme vakti gelmişti. Hayırlı bir yuva kurmak için atılan adımlar bir biri arkasınca geliyordu. İki genç en çokta imanlarının yarısını kurtaracakları müjdesini bilerek en güzel ameli gerçekleştiriyorlardı. Her ikisi de evliliğin bir ibadet olduğu bilincindeydi.
Abdullah bey, Esmayı Musab'a verdiğinde gözleri dolu doluydu. Biricik kızı şimdi evleniyordu. Hem de oğlu gibi sevdiği biriyle.
Eller öpülüp tatlı yenip tatlı konuşulduğunda Esma, hızlanan kalbinin artık normal bir ritme oturduğunu düşünüyordu çünkü onunla aynı atan bir yüreğe daha sahipti. Gözlerine baktığında içine çekildiği o kuyu misali gözlere sahipti.
Onun Zeytin Gözlüsü..
Musab, içindeki akan pınarların esiri olmuş. Yüzünden o huzuru düşürmüyordu. Mutlulukla kısılan gözleri, adeta kalbinin yansımasıydı.
Biraz daha oturduktan sonra Musab ve Esma bahçeye çıktılar. Gittikleri adres belliydi.
İkisi de Maşuk ve Maşukiyye'yi izlerken ilk konuşan Musab oldu.
"Arza hacet yok, halim sana ayandır.
Dile gerek yok, sessizliğim sana beyandır. Söze lüzum yok, susuşum sana kelamdır. Kelama ihtiyaç yok, aşk sana figandır."
(Şems'i Tebrizi)Esma, bu şiir ile gülümserken aklına gelen söz ile kumruları izleyerek devam etti.
"Ey sevgili bir geceliğine değiş tokuş etseydik yüreğimizi taşıyabilir miydin acaba bendeki seni."
(Şems'i Tebrizi)Musab, Esmaya kısa bir bakış atıp gülümsedi.
"Bir yarışa var mısın?"
Esma, ona döndü.
"Nasıl yani? ne yarışı ?"
Kaşlarını havaya kaldırıp muzip bir şekilde cevap verdi Musab.
"Bakıyorum da sende de büyük bir cevher var. Gel şimdi bu cevherleri yarıştıralım...
Kim ilk önce susar ve söyleyecek güzel bir söz bulamazsa o diğerinin bir dileğini yapar."
Esma, bu meydan okumaya karşılık kollarını önünde kavuşturdu.
"Tamam varım."
Musab, gülerek:
"O halde Hanımlar önden." dedi.
Esma, kafasını bir kez olumlu sallayıp göğe baktı. Biraz düşündükten sonra başladı.
"Her şeyi senin için var ettim diyen Rabb'e, her şeyi senin için terk ettim" diyebilmektir AŞK."
(Şems'i Tebrizi)Musab'ta Esmayı taklit ederek göğe baktı ve devam etti.
"Aşık odur ki, Allah'tan aldığı aşk emanetini Allah'a verir. Aşk mezhebinde her şey yüce Aşk'a kurbandır."
(Şems'i Tebrizi)Esma, gülümseyip cevap verdi.
"Ey aşk! Sen öyle bir kişisin ki, dünya tokları, senin vuslatının açlarıdır."
(Şems'i Tebrizi)Musab, hayretle Esmaya bakıp devam etti. Bu yarış anlaşılan uzun sürecekti. Onu alt edecek bir dize bulmaya çalıştı. Bir kaç dakika sonunda Esma göğe bakan bakışlarını Musab'a çevirdi. Anlaşılan kendisi kazanmıştı. Genişçe gülümsedi tam bir şey diyecek oldu ki Musab göğe bakarak yeniden konuştu ve sözlerinin sonuna doğru ona baktı.
" Sevdiğime kul oldum,
Güzelliği seçeli.
Varlıkta yoksul oldum,
Benliğimden geçeli.Vücut ruha ağ gibi,
Bir düğümlü bağ gibi.
Muhabbet membaı gibi,
Kevserinden içeli..."
(Necip Fazıl Kısakürek)Esma, sözlere ayrı Musab'ın o güzel tınısına ayrı mest oluyordu. Bir şey demek istedi ama diyemedi. Gözlerini çevirmek istedi ama çeviremedi. Musab sözlerine bu kez Yunus Emre'den devam etti. En sevdiği şiirlerden biriydi ve bunu Esma çok iyi biliyordu. Musab mırıldandıkça içindeki sönmeyen ateş gül bahçesine döndü. O bahçede yan yana yürümek için o da aynı şiiri mırıldanmaya başladı.
"Ol can kaçan ölüser, Sen ana can olasın
Ölmüş gönül dirile, andaki Sen olasınÖlmeği dirlik ola, ölmesiz dirlik bula
Ölmüş gönül dirile, andaki Sen olasınSen olduğun gönüller, her dem canın yeniler
Güç olmaz ol divanda, hakimi Sen olasınCan bedenden uçucak, menziline göçücek
Ol cihana geçicek, göze ayan olasınTozunu yel almaya, bir zerre ırılmıya
Aşık canı ölmeye, maşuku Sen olasınYunus sen aşık isen, aşka muvafık isen
Korkma ulaşık isen, ne olursan olasın."
(Yunus Emre, Aşık Canı Ölmeye)Şiir bittiğinde ikisinin de gözleri göklerdeydi.
❤️
Yunus söyledi asrın daha ötelerine. Diller onu konuştu ve bildi belki. Ama Yunus Yürekler konuşsun istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kavanoz Aşk
Novela JuvenilTüm kavanozlar dolmaya layıktır. En çokta sevgi ile.. "Cennete girecek olan topluluklardan öyleleri vardır ki kalpleri kuş kalbi gibidir." (Müslim, Cennet, 27; Ahmed b. Hanbel, II, 331.) ❤️ "Sinirlenme küçük hem senin adın çok güzel. Ama şöyle yapa...