11. Bölüm: Çaresizlik Kelepçeleri

87 40 58
                                    

Selam selam selam! Yeni bölüme hoşgeldinizzz <3 Sizi burada çok bekletmiyorum bölüm sonunda uzun uzun konuşuruz.

O zaman size keyifli okumalar dileyip kaçıyorum.



11. Bölüm: Çaresizlik Kelepçeleri

Ortada çıtırdayarak yanan odunların yarattığı aydınlık vardı. Ateş taş çemberinin içinde bir o yana bir bu yana kıvrılarak sanki dans ediyordu. Biz de ateşe çok uzak olmayacak şekilde oturmuş, çember oluşturmuştuk. Dizlerimi kendime doğru çekmiştim ve kafamı da dizlerimin üstüne yaslamıştım. Ellerimi de kafama destek olacak şekilde kafamın altına yerleştirmiştim. Gözlerim ateşi izliyordu ama aklım tamamen başka yerdeydi. Hepimizin öyleydi. İlk defa bu kadar sona yaklaştığımızı hissediyordum. Her şeyin sonuna.

-"Sizde sona geldiğimizi hissediyor musunuz?" dedim yanan odun seslerine eşlik ederek.

-"Galiba hissediyorum." dedi Mira. "Bende." dedi Kerem.Boran kafasını kollarının arasından kaldırıp "Bu sefer umut veremeyeceğim, bende öyle düşünüyorum." dedi hüzünlü bir şekilde.

-"Ama yüreğim bir umut parçasına tutunmak için bahane arıyor sanki." dedi Esin.

-"Artık bahane kalmadı, gerçekler kendini göstermeye başladı." dedi Kerem.

Sonra yine bir sessizlik... Ortamı tekrar çıtırdayaran odun sesleri almıştı.

Notu okuduktan sonra hiçbir şey yapmamıştık. Bir şeyler için uğraşmamış, tünelde birileri var mı? Varsa kimler düşünmemiştik bile. Yorulmuştuk. Hem bedensel hem ruhsal olarak yorulmuştuk. Sadece dinlenmek istemiştik ve burada ateşin başında dinleniyorduk. Evet bedenimiz dinleniyordu ama aklımız susmayınca bunun hiçbir anlamı kalmıyordu. Daralmıştım, ruhum sıkılmıştı bu karanlık ve ıssız tünelde. Nefesim ciğerlerime ulaşmadan kayboluyordu. Vücudumun her zerresinde yorgunluk akıyordu. Burada, bu tünelde anlamıştım ki zihinsel yorgunluk, bedensel yorgunluğun açık ara önündeydi. Hiçbir şey yapmadan da çok yorulabiliyordunuz, belki elinizi bile kaldırmadan kilolarca yük taşımış gibi halsiz olabiliyordunuz. Çünkü aklınızda onlarca yüzlerce düşünce aynı anda geçiyor ve hepsiyle aynı anda ilgilenmek zorunda kalıyordunuz. Hiçbirine de çözüm bulamayınca da yerinizden kalkamıyordunuz.

Derin bir nefes aldım ve verirken gözlerim Açelya'yı buldu. O da bizim gibi oturmuş sadece ateşi izliyordu. Galiba aramızda şu an en çok ona üzülüyordum. Hiçbir şey hatırlamayışı onu daha da çıkmaza sokuyordu. Bir çıkış bulmak istiyordu ama kafasını nereye çevirirse her yer kapalıydı sanki. Sana söz Açelya, çıkmazlarına çıkış olacağım diye geçirdim içimden.

-"Buraya gelmeden önce çoğu kavramı bilmiyormuşum meğer." Kerem'in sesiyle bakışlarımı Açelya'nın üzerinden çektim. Gözlerini sadece ateşe odaklamıştı. Ağzından kelimeleri çıkarmakta zorlanıyor gibiydi. Kimseden ses çıkmaması onun devam etmesine niteler gibiydi. Derin bir nefes aldı ve tekrardan konuşmaya başladı.

-"Yani hepsinin içi bomboş bir kutu gibiymiş aslında. Aile, arkadaşlık, sağlık ve özgürlük. Buraya gelmeden önce bu kelimelerin benim hayatımda önemi yok gibiydi. Ama... ama burada ben sizinle öğrendim. Birbirimize tutunup yolları aştığımız için aile olmayı öğrendim... Benimle sadece para için değil sevdiğiniz için yanımda olduğunuzda arkadaşlığı öğrendim..."

Durdu ve yutkundu. Söylediği şeyler ona ağır geliyordu anlaşılan. Açelya'ya baktı göz ucuyla. Ona çaktırmak istemiyordu. Ama hepimiz onu pür dikkat dinlediğimiz için gözleri buluşmuştu.

Tutsak RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin