Selamlaaaar
Bugün sürpriz bir bölümle geldiiim, dedim ki hazır Tatbikat'a bölüm atıyorum TR'a neden atmayayım? Zaten bölümü yazmıştım bitmesine az bir şey kalmıştı, onu da bugün yetiştirdim ve bölümü sizlerle paylaştımmm
Sık bölüm gelmemesinin nedeni biraz da sizin ilginiz :( Siz ne kadar canlı olursanız o kadar sık bölüm gelirr
Oy ve yorumları hazırladıysaaak
Keyifli okumalaaar...
18. Bölüm: Hayat
Hava puslu, gökyüzü griydi. Yağmur hızını kaybetmeden yağarken gök gürültüleri de eşlik etmeye başlamıştı. İri su damlaları cama çarparak hoş bir melodi oluşturuyordu.
Sıcak odada, saçlarımı kurutmuş elimdeki kahve kupasıyla ısınmaya çalışıyordum. Biz odada yokken masanın üzerine onlarca kahve çeşitleri ve bir de kahve makinesi koymuşlardı. Eh, hiç fena olmamıştı. Dumanı tüten kahveyi burnuma götürdüm ve derince kokladım. Acı ve tatlının harmanlanmış koku karışımını hissettim.
Camın önünde kahveyi yudumlarken dışarıdan yüzüme bir ışık huzmesi vurdu. Birkaç saniye sonra gök gürültüsü kulaklarıma doldu. O an aklıma annemin şimşek çakarken camın önünde durma diye tembihlediği dakikalar geldi. İstemsizce birkaç adım geriledim. Ah annem, nasıl da özlemiştim...
Telefonlarımız bizdeydi, şimdi arasam kimse engel olamazdı ama ne diyecektim? Haberleri var mıydı acaba? Cevdet yarın dediğine göre bir şeyler biliyor olmalıydı. Zaten günlerdir beklemiştim, birkaç saat daha bekleyebilirdim.
Siyah kupayı dudaklarıma götürdüm. Sıcak kahve ağzımda hoş bir tat bıraktı. Tekrardan kupayı ellerimle kavrayıp kahvenin sıcaklığını tenimde hissetmeye çalıştım. Birkaç dakika daha yağmuru seyrettim öylece.
Bir yudum daha kahve içtikten sonra camın önünden ayrıldım. Yavaş adımlarla odadaki kitaplığa doğru yürürken aklıma bahçede verdiğimiz söz geldi.
Bütün ışıklar sönse bile, birbirimizin yolunu aydınlatacağız...
Artık böyle olacaktı, inanıyorduk. Hepimiz yürekten söz verdikten sonra içeriye girmiştik. Günün geri kalan zamanı odalarımızda geçecekti anlaşılan, çünkü kimsenin enerjisi ve morali yoktu. Herkes yarım saat önce odasına dağılmıştı.
Kitaplığın önüne geldiğimde kitapları hasretle izledim. Çok tuhaftı, tünelde toplasak dört gün geçirmiştik ama bize dört ay gibi gelmişti. Sanırım zaman çok yavaş geçmişti oradayken.
Rafta onlarca çeşitten yüzlerce kitap diziliydi. Cevdet mi seçmişti acaba tüm bunları? Eğer öyleyse iyi bir kitap zevki olmalıydı. Bir elim kupanın kulpunu kavrarken diğer elimle de raftan bir kitap seçtim. Daha önce okuduğum ve çok keyif aldığım bir romandı. Birkaç sayfa okumak bana iyi gelecekti.
Kitap ve kahveyle masaya doğru yönelirken kahve-kitap-yağmur üçlüsünü bir arada yakalamak çok iyi bir fırsattı benim için. En iyi odaklandığım zamanlardan biriydi çünkü.
Kupayı masaya dikkatlice yerleştikten sonra, elimde kitapla masanın sandalyesine yavaşça oturdum. Sandalyeye iyice yerleştikten sonra kitabın kapağını araladım. Hava kapalı olduğu için odada aydınlık değildi. Masanın üstünde duran lambanın ışığını açtım ve kitaba göre yönünü ayarladım. Her şey hazırdı, sayfalarda kaybolabilirdim artık.
Bir yandan kahvemi içip bir yandan da kitabın sayfalarını çeviriyordum. Olay hızlı başlamıştı ve sayfalar çok çabuk okunuyordu. Kitap okumanın en çok da bu yönünü seviyordum, bazen o kadar içine kapılıyordunuz ki dış dünyayı unutuyordunuz. Muazzam bir histi. Ana karakterle olayın içindeymiş gibiydim ve soluksuz okuyordum. Tüm dikkatimi kitaba vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak Ruhlar
Teen FictionKaranlığa mecbur bırakılırsanız , artık karanlıktan korkmaz ona alışırsınız . Biz 6 öğrenci , 6 insan ya da 6 önemsiz kişi ... Her sene geldiğimiz öğrenci yurduna bu sene her şeyden habersiz bir şekilde geldik . Geldik ve her şey bitti . Hayatımız b...