15. Bölüm: Gerçekler Mi Yalanlar Mı?

68 14 66
                                    

Herkese uzun bir sürenin ardından selamlaar! Sonunda yeni bölüme kavuştuk, aslında ben finale kadar yazıp ondan sonra tüm bölümleri yayınlamayı düşünüyordum ama öyle olmadı, fazla yol kat edemedim + sizde yeni bölüm isteyince dedim ki yayınlayayım. Son bölüm baya çarpıcı bir sonla bitmişti o yüzden daha fazla sizi bekletmeden bölümle baş başa bırakayım.

Unutmadan, bölüme geçmeden önce hemen şu alttaki yıldızın içini doldurursanız çok mutlu olurum <3 Yorumlarınızı da görmek istiyorum.

Keyifli okumalar...

                         




15. Bölüm: Gerçekler Mi Yalanlar Mı?

Yalanlar... İnsan hayatında başta gelen şeylerden biriydi. Her insan yalan söylerdi, her insan yalancıydı. Ama yalan bile ihanetten korkardı, çünkü ihanet gaddar bir duyguydu. İhanete maruz kalmış kişiler ise gaddar bir insan olup çıkardı...

Rüya ile gerçeklik arasındaki ince çizgideydim. Her şey soyuttu. Gerçeklik algım gitmişti. Hiçbir hissetmiyordum. Acıyı bile. Zifiri bir karanlık hakimdi her yere. Bir şey göremiyordum. Ne olmuştu bize? Ölmüş müydük? Ölüm böyle bir his miydi? Soyut bir acı mıydı?

Karanlık boşlukta hareket etmeye çalıştım. Ama kendi vücudumu bile hissedemiyordum. Bomboştu her yer, kimse yoktu. Böyle daha mı iyiydi acaba? Kimse olmadan duygular da olmazdı. Yüreğimi delip deşen ihanet de olmazdı. Tatmamış olurdum o duyguyu.

Siyah boşluk sallanmaya başlandı. Öyle bir sallantıydı ki az önceki zifiri karanlık bile net değildi. Önümü görmeye çalıştım ama sallantı buna izin vermiyordu. Ellerimle dönen başımı siper etmek istedim ama vücudumu kontrol edemiyordum. Saatler gibi süren sallantı nihayet sona erdi. Midem bulanmaya başlamıştı sarsıntının etkisiyle. Kendime gelmeye çalışırken karanlık ileriden çatladı. Küçük bir beyaz çatlak kırılarak büyüdü, büyüdü ve büyüdü. Gözümü kamaştıran ışık hiç de yabancı değildi. Az sonra beyaz ışığın içinden bir silüet belirdi. Onla beraber zihnimin içinde bir ses yankılanmaya başladı. İlk başta zihnimi tırmalayan ses yavaş yavaş netleşti. Özür dilerim diyordu ses, beni affedin. Hiç yabancı bir ses değildi ama o sesi tanımak istemedim. Çünkü o dünya üzerinde bana artık en yabancı olan kişiydi, ya da öyle olmasını istiyordu yüreğim. Açelya'nın sesi yankılanıyordu siyahla beyaz rengin karmaşası içinde. Silüet bana yaklaşıyordu. Ses artarak devam ediyordu. Özür dilerim Toprak, beni affet. "Kes sesini." diye haykırdım ama sesim fısıltı kadar sessiz çıkmıştı. Seni seviyorum Toprak dediğinde son gücümle bağırdım ama kendimi zor duymuştum. Pes etmeyip bağırmaya devam ettim, çünkü bu yalanı duymak istemiyordum. Bağırdım ama kimse duymadı. Ses hala kulaklarımı tırmalıyordu. Yüreğimin acısı gözlerime ulaşmıştı, yaşlar süzülüyordu. Bir kez daha ses seni seviyorum deyince kendimi tutamayıp hem bağırıp hem ağlamaya başladım. Öyle çok bağırdım ki neyse ki sesim yüksek çıkmıştı bu defa. Hatta öylesine yüksek çıkmıştı ki tüm sesler susmuştu boşlukta sadece benim sesim yankılanıyordu. Git gide yükselen sesim gerçekleri yüzüme vuruyordu. O anı tekrar tekrar yaşıyordum. Gözümün önünden kalkıp gidişini, bir sahtekar olduğunu hatırladıkça tüylerim ürperiyordu. Sesim öyle artmıştı ki kafamın içinde tepiniyordu sanki. Sahtekar diyordu sesim sahtekar! Kulağım çınlıyordu sesin şiddetinden. O kadar çok artmıştı ki dayanamıyordum.

Birden boşluk kayboldu ve gözümden yaşlar süzülerek gözlerimi açtım. Nerede olduğumu algılamaya çalıştım hemen. Gerçekte miydim şimdi? Rüya mıydı gördüklerim? Ölmemiştim demek. Acılarım geçmemişti. Üzülmüştüm o an uyandığıma.

Tutsak RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin