1. Bölüm: Altı Beden, Tek Kalp.
Bulutlar, tüm su zerreciklerini yeryüzüne salıyordu. Saniyeler geçtikçe şiddeti daha da artıyordu yağmur fırtınasının. Taş küreye hızla çarpmalarının sonucu çıkan seslerden başka ses sinyali yoktu etrafta. Bununla beraber sert esen rüzgar tüyler ürpertiyordu. Gece tüm haşmetiyle yerini almıştı. Her yer karanlığa gömülmüştü. Puslu ve basık bir hava hakimdi etrafa. Yeni yeni belirlemeye başlayan ay ve birkaç sokak lambasından başka ışık kaynağı yoktu. Onlarca parıldıyan yıldız taneleri ise havayla tezatlık oluşturuyordu.
Tüm bunların yanında başka bir duygu sarmıştı dört bir yanı. Onların üzerine sinmiş, her köşeden kendini gösteriyordu. Soğuk havada, yüreklere işlenmiş bir kor gibiydi; Acı...
Toprak, Boran, Kerem, Açelya, Mira, Esin...
Altı beden, tek kalp.
Onların yüreği birleşmiş ve tek bir duyguyu haykırıyordu. Hepsi aynı şeyi görüyor ve aynı şeyi hissediyordu. Üzerlerine çöken yağmur, baştan ayağa ıslatsa da kimse bunun farkında değildi. Bir bedenin etrafına kilitlenmişlerdi. Kanlı bir bedendi ortalarında kalan. O vücuttan süzülen kızıllık her birinin tenine değmiş, iz bırakmıştı. Belki kıyafetlerindeki izler geçerdi ama bu ayaz gecede, akıl ve yüreklerine işlenen leke geçecek gibi görünmüyordu.
Toprak Cevdet'in yarı baygın bedeninin başında sayıklıyordu. Kerem baş ucunda donmuş bir şekilde duruyordu. Mira ve Esin yan yanaydı, Mira'nın tek eli Cevdet'in omzundaydı. Açelya, ayak ucunda ağlıyordu ve Boran'da ellerini yüzüne kapatmış bir seyler mırıldandıyordu.
Bitik haldeydiler. Hepsi çok yorulmuştu. Bu öyle bir yorgunluktu ki, günlerce dinlenseler bile fayda etmeyecekti.
-"Hayır, hayır... Hiçbir şey olmadı." diye yakaran kısık ses Toprak'tan geliyordu. Bu sırada Cevdet'in nabzını kontrol ediyor ve nefesini duymaya çalışıyordu. Uzun saçları tokasından kurtulmuş ve yüzüne dökülmüştü. Yağmurun etkisiyle uçlarından sular süzülüyordu.
-"Eh, abarttınız sizde! Altı üstü kendi adamlarımdan birini vurdum, size ne oluyor?"
Fatih'in gür sesi, boş caddede yankılandı. Yere çarpan hızlı yağmur tanelerinden bile daha yüksekti tınısı. Çocukların kulağına değdiği an hepsi tiksintiyle karışık ürperdi. Toprak çöktüğü yerden başını kaldırdı ve Fatih'e çevirdi. Keskin bakışları, zifiri karanlıkta bile olsa fark edilir türdendi. Kendini ifade etmeye mecali kalmamıştı sanki. Sadece gözleriyle konuşuyordu. Nemli gözlerinden alev sıçrıyordu. Eğer kendinde o gücü bulabilseydi Fatih'in üzerine atlamayı bir saniye bile düşünmez, yapardı.
-"Sen... Sen ne iğrenç bir varlıksın?" dedi Mira iğrenerek. Onun da diğerlerinin olduğu gibi başı Fatih'e doğru dönüktü. Bir elinin tersiyle akan gözyaşlarını sildi ve doğruldu. Sözlerine karşılık pes bir kahkaha fırladı dudaklarından Fatih'in. Beyaz gömleği sular içinde kalmış, üstüne yapışmıştı. Alnına doğru dökülen saçları onu rahatsız etmiyor gibiydi. Tam karşılarında yıkılmaz bir duvar gibi duruyordu.
-"İltifat olarak aldım bunu." dedi yarım ağızla sırıtmaya devam ederken. Kerem hapsolduğu döngüden çıkmış ve ayağa kalkmıştı o anda. Daha fazla dayanamayarak birkaç adım ilerledi ancak Fatih silahı ailesine doğrulttuğunda ayakları olduğu yere saplandı. Bir elindeki silahla Kenan'ı uzaktan rehin alırken, bir yandan da ağzıyla onaylamaz mırıltılar çıkarıyordu. "Bir şeyi yapmadan önce iki kez düşün asi çocuk! Karşında ben varsam üç!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak Ruhlar
Teen FictionKaranlığa mecbur bırakılırsanız , artık karanlıktan korkmaz ona alışırsınız . Biz 6 öğrenci , 6 insan ya da 6 önemsiz kişi ... Her sene geldiğimiz öğrenci yurduna bu sene her şeyden habersiz bir şekilde geldik . Geldik ve her şey bitti . Hayatımız b...