01/01/2022
***
En son yolda araba ile çarptığım yaşlı adamı hastaneye getirmiştim. Doktorlar yanında kalmama izin vermeyip hastaneden ayrılmamı, gerisinin adamın yakınlarının halledebileceğini söylemişti. Ama tüm bu olanların benim dikkatsizliğimden olduğu için yalnız bırakmak istemedim. Tek sorun doktorlardı bu yüzden yaşlı adamın yakınlarından da izin alıp odada çok belli olmayan bir köşeye saklandım. Dolap gibi bir yerdi ama tam da dolap değildi. Yinede havasız bir yerdi. Yorucu bir gün olduğundan hemen uyuya kalmışım.
Şu an hâla o saklanma yerindeydim ve istesem biraz daha uyuyabilirdim ama şu an benden daha önemli biri vardı. Ona bakmam gerekiyordu, iyiyse bu lanet yerden ayrılabilirdim artık. Hastaneleri sevmiyorum. Bende kötü anıları vardı.
Bulunduğum yerden dışarıya çıktığımda büyük bir şok geçirmiştim. Yaşlı adam ve yakınları kanlar içinde yerde yatıyorlardı. Vücüdum bu kokuyu kaldırmamış olmalı ki bir an başım döndü. Yere düşmemek için onca çaba gösterdim ve sonunda odadan çıkabilmiştim.
Beyaz ayakkabılarım yavaş yavaş kırmızıya boyanırken hastanenin kantininde buldum kendimi. Her yerde insan ölüleri vardı. Hangi vicdansız kıymıştı onca insana? Küçük bir hastaneydi, çok az insan vardı ve öldürmek basitti. Ama nasıl olurda kadın-erkek-çocuk demeden öldürmüşlerdi?
Peki ben tüm bunlar olurken nasıl uyuyabilmiştim? Belkide o havasız yerde bayılmıştım, bilmiyorum.
Miğdem ciddi derecede bulanıyor etrafa bakmak istemiyordum. Kan kokusundan başım dönüyordu, bedenim bunu kaldırmıyordu sürekli bana ihanet edip tökezlememe neden oluyordu.
Kantinde duvarda asılı olan saat gözüme ilişti. Hâla saat çok geçti. Dışarda hayat devam ediyordu bu zamanlarda ama hastanenin içindeki herkes katledilmiş nefes alabilen bir tek ben vardım.
Sonunda miğdemi düzene sokabilecek bir bisküvi bulmuştum. Kantin çok büyüktü ve haliyle masalar da bulunuyordu. Bir tanesine doğru yönelmiştim ki beni izleyen adamı görmemle korkudan elimdeki bisküvi yere düşmüş bulunduğumuz ortama küçük bir çığlık bırakmıştım.
Siyah kumaş pantalonu ve onun kadar siyah olan gömleğiyle zenginliğini göstermişti. Gömleğinin kolları dirseklerine kadar katlanmış. Boyun kısmından 2 tane açık düğmesi kendisini daha da havalı yapıyordu.
Muhtemelen ayaklarıma bakmaktan başımı kaldıramadığım için fark etmemiştim. Adam kahverengi gözleri ile pür dikkat beni izliyordu. Sanki neden burada olduğumu sorgular gibiydi kendi içinde. Benim de ondan bir farkım yoktu. Herkes ölmüşken o hâla nasıl yaşıyordu ve nasıl bu kadar rahat olabiliyordu hiç bir fikrim yok. Hiç rahatsız olmuyormuş gibi duruyordu ve birden elindeki kahveyi masanın üstüne bırakıp bana doğru yaklaşmaya başladı. Korkmuştum, bir kaç adım geriye gidecektim ki yanımda bitmişti. Bisküvi paketinden dolayı havada olan ellerimi tutup rahat olmamı sağlamıştı. Sandalyeyi gösteriyordu, ve ben sadece sandalyeye bakıyordum. Hala içerisinde olduğum durum bana çok ağır geliyordu. Birden duyduğum sesle irkilmiştim
- Oturmayacak mısın artık?
Hemen harekete geçip oturmuştum. O da hemen yanıma oturmuştu. Aynı duvara bakıyorduk ve o çok rahattı, ben ise hem korkuyor hem de ondan utanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Another Love || Minsung
RomanceLee Minho hiç beklemediği bir zamanda karşılaşmıştı Han Jisung ile. Her ne kadar ilk gördüğü an onu öldürmesi gerekse de öldürmemişti, öldürememişti... Daha sonrada fark etmişti bunun ne kadar doğru bir karar olduğunu... [010122] ~ [200322] #97 psik...