- Bir sonraki zamana kaldı sincap da...
Gülmüştüm.. Sadece gülmüştüm. Onu çok seviyor- O telefon konuşması neydi öyle? Bu soruyu soracağım. Ama şimdi değil.
Hep beraber şu an bir asansörün önündeydik. Yalnız asansör 5 kişilik olduğu için 8 kişi binmemiz sakıncalı olur diye 6 kişi binmişlerdi. Evet bu cümle kulağa çok komik geliyor değil mi?
Şu an Minho ve ben onların bindiği asansörün geri bizim katımıza çıkmasını bekliyordum. Hayır ne vardı da büyük asansöre binmedik hep beraber
Sonunda asansör gelmişti. Beraber içeriye girdik ve çıkacağımız katın numarasına basmıştı. Bir saniye, çıkmamamız gerekli bizim. Onlar aşağıya indi... Aramızdaki sessizliği bozan ben olmuştum
- Sevgilim, biz neden yukarıya çıkıyoruz
- Uçacaksın bu gece sevgilim. Beraber uçucağız
Bizim bildiğimiz kuşlar gibi uçmaktan mı bahsediyor? İntihar mı edicek?
- İntihar etmeyeceksin dimi
Asansörün için onun kahkahası ile dolmuştu. Hoştu ama konu bir o kadar geriyordu insanı
- Hayır tabiiki de. Yanımda sen olduğun sürece ölmek istemiyorum ben. Hatta gerekirse beraber ölelim. Ben öldükten sonra başka biri ile sevgili olduğunu düşündükçe kıskanıyorum. Oysaki bu benim karışamayacağım bir şey
Bu sefer kahkaha sırası bendeydi
- Sen ölürsen ben de ölürüm Minho. Minho'suz bir Dünya'da yaşamak istemiyorum. Minho'suz bir Jisung olmak istemiyorum ben
Sonunda ikimiz de asansörden ayrıldığımızda bomboş uzun bir koridora girmiştik. Elimi tutuyordu ve titriyordu. Aynı şekilde elleri de buz gibiydi.
Koridor bitmişti ve biz camlı kocaman bir kapıya gelmiştik. Cam olmasından kaynaklı arkası rahatlıkla görünebiliyordu kapının. Çok güzel bir manzaraya bakan bir masa iki sandalye.
Bunu görmemle boşta ki elimi daha fazla gürültü olmaması için ağzıma götürmem bir oldu. Bakmasam bile Minho'nun bana baktığını hissedebiliyordum. Gülüşünün sıcaklığını hissedebiliyordum.
Hız kesmeden kapıyı açtı Minho ve beni de kendisiyle birlikte dışarıya çıkarttı.
- Nasıl olmuş? Beğendin mi?
- Minho bu- Ne demek beğendin mi? Harika olmuş ben bayıldım
Masanın üstünde kırmızı mumlar. Aynı şekilde kırmızı taze gül yaprakları. Kırmızı ile işlenmiş tabaklar. Her sey çok güzel ve benim zevkime uygun olarak tasarlanmıştı. Hele ki kırmızı renge karşı koyamıyordum.
- Beğenmene sevindim
Gerçekten şu an ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Sevinsem mi, şaşırsam mı, duygulandığım için ağlasam mı..
Beni kendi sandalyeme, sandalyemi çekerek oturttuktan sonra kendisi de karşı sandalyeye geçti ve konuşmaya başladı;
- Seni buraya getirdim çünkü konuşmak istiyorum. Bizim hakkımızda
Anlamamıştım. Ya ben aptaldım.. Ya da ben aptaldım... Ona diyicek sözüm yoktu.
- Kendimiz hakkında, geleceğimiz hakkında.. Ama ilk önce bir şeyler yiyelim değil mi? Uzun yoldan geldik açsındır... Garson!
Karşımda o kadar cool duran biri var ki şu an. Yemek yeme isteğim bile kaçıp gidiyo. Sadece ona bakarak da doyabilirim
- Bir şey mi oldu? Sana demedim diye mi kızdın yoksa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Another Love || Minsung
RomanceLee Minho hiç beklemediği bir zamanda karşılaşmıştı Han Jisung ile. Her ne kadar ilk gördüğü an onu öldürmesi gerekse de öldürmemişti, öldürememişti... Daha sonrada fark etmişti bunun ne kadar doğru bir karar olduğunu... [010122] ~ [200322] #97 psik...