''Çok bencilce.''
Satırları okumayı bitirdikten sonra geri yaslanadım.
''Kim bunun olmasını ister ki''
Kai okumaya devam ettiği kitaba bakmayı sürdürürken konuştu.
''Görünüşe bakılırsa kız çocuğu zorlamamış. Aşk hakkında bir sürü ahkam kesiyordun, baksana aşk kesinlikle bu.''
Kafamı okuduğu kitabın hizasına getirip gözlerimi kocaman açtım.
''Aşk bu mu? Kim sevdiği insanın ölmesini ister?''
''Sevdiği insanın ölmesini istemiyor ki. Onunla beraber ölmek istiyor.''
Kafamı minik bir el darbesiyle kitabın üstünden uzaklaştırdı.
''Peki ya sen olsan? S-sen bunu yapar mıydın?''
Nihayet kitaptan kafasını kaldırıp bana bakmıştı.
''Kim bilir.''
Nedense o an söylediği şeyler aklımı çok kurcalamıştı. Aklımdan bir kez bile bunu yapacağı geçmese bile onda bunu yapacak yürek vardı. Bana aşık olduğundan veya olacağından değil, sadece bir anlık delilik yapmasından korkup o uyurken kitabın o sayfasını yırtıp cebime koydum. Başıma gelen şeyler normal değildi sonuçta, olacak her şeye karşı önlem almalıydım.
Kai'nin dediklerine oranla benim yaptığım haraket garip gelebilir. Ama asla geleceğini ondan almaya cüret etmem. O istese bile buna izin vermem.
Çünkü ben onu gördüm, o bilmese bile onun yaşadığı güzel günleri gördüm. Sahnedeyken gülen suratını, dans ederkenki mutluluğunu. Ona olan sevgim her şeyden öteydi, canının yanacağını bilsem, kendi canımı önüne siper edecek kadar.
--
''Bu arada. Kai''
''Efendim''
''Her güneş doğduğunda bayılacağım yazıyordu değil mi?''
''Evet''
''Ama ben bu sabah bayılmadım''
''Uyuyordun çünkü. Bunu bilemezsin.''
''Yani uyurken bayabilir miyim?''
''Bilmiyorum''
Konuşmamızı koridorun derinliklerinden gelen ayak sesi böldü.
''Keyifler nasıl?''
O adam son derece keyifli bir şekilde yanımıza geldi. İkimizde kafamızı kaldırmadan yaptığımız işe devam ettik. Sorduğu bir kaç alaycı soruyu cevaplamadık. Benim aksime Kai'nin bu sakinliği beni çok şaşırtmıştı. Onu bir daha gördüğünde bağırıp çağıracağını düşünmüştüm. Ama yapmadı.
Adam sorduğu sorulara cevap alamadıktan sonra gitmek için arkasını döndü. O döner dönmez Kai ayağa kalktı.
''Kafamızda hala soru işaretleri var. Sana sormak istediğimiz şeyler var.''
Adam usulca dönüp ellerini birleştirdi.
''Sizi burda zorla tuttuğuma bakarsak, evet sorduğunuz soruları cevaplayacağım.''
Dün getirdiği demir sandalyeyi tekrar getirip önümüze oturdu. Tekrar bacak bacak üstüne oturup soruları sormamız için bize baktı. Kai'den önce ben konuştum.
''Dileğim.. dileğim gerçekleştikten sonra dilek dilediğim yere geri gideceğimi söylemiştin. Peki ya Kai? O ne olacak?''
''Hiç bir şey. 9 Mart 2015 gecesine dönüldüğünde yaşadıkları hakkındaki her şeyi unutcak. Sen ve ailem hariç bunları kimse hatırlamayacak.''
Bu sefer soru soran taraf Kai'ydi.
''Peki ya olmazsa? Görkem kaçarsa, ondan kan alamazsanız?''
Adam üstündeki ceketi silkeleyip kahkaha attı.
''Böyle bir ihtimal yok. Kaçması için hiç bir yeri yok.''
''Tamam yok ama peki olursa. 3.kurbandan kan alınamazsa?''
Kai cevaplaması için diretti. Adam ciddi bir surat ifadesiyle ikimizde gözlerinin içine baktı.
''Ailem yok olur. Eğer 3.kurbanın kanı olmazsa ailemdeki herkes yok olur''
Kai ellerini saçlarının arasına geçirdikten sonra ellerini beline koydu ve yürümeye başladı.
''Tam olarak amacınız ne. Neden masum insanları kurban ediyorsunuz.''
''Ölümsüz. Ölümsüz olacağız. Ailemizdeki her birey dirilecek.''
''Peki neden sadece s*****min kanını almak yerine insanları öldürüyorsunuz''
''Biz öldürmüyoruz. Ruhunu dolunaya veriyor.''
Kai sinirlenmeye başlamıştı. Adamın soğuk kanlılıkla anlattığı şeyleri söylerken Kai ellerini yumruk yapıp sıkıyordu.
''Peki ya iki kişinin ruhunun birbirine bağlanması?''
Adam şaşkın bakışlarla kafasını bize yöneltti.
''Siz bunu nereden biliyorsunuz?''
''Yani bu doğru. Böyle bir şey var öyle mi?''
''Evet var. Ama bunun bedeli çok ağır.''
Kai parmaklıklara ellerini koydu.
''Eğer..''
Boğazını temizledikten sonra devam etti.
''Eğer böyle bir şey olursa. Bende mi öleceğim.''
Adam mimiklerini hiç bozmadan konuştu.
''Bunlar size hiç bir şey kazandırmaz. Sadece beraber ölürsünüz.''
Elleriyle beni işaret etti.
''Sen dolunayın karşısında.''
Daha sonra Kai'ye döndü.
''Sen ise o dilek dilenirken her neredeysen.''
Kai bir anda bana dönüp fısıldadı.
''Beraber ölürler yazıyordu.''
Adam bunu duyduğu an ekledi.
''Teorik olarak beraber. Sadece yer olarak farklı.''
Ses tonunu daha coşkulu bir tona taşıyıp ekledi.
''Daha sormak istediğiniz bir şey yoksa gidiyorum ben.''
''Dur!''
Ayağa kalkıp, ayakta duran adama bağırdım.
''Dolunayda.. Ben dolunayın karşısındayken benden nasıl kan-''
Cümlemi bitirmeden araya girdi.
''Bunun için ben görevlendirildim. Dolunayın karşısındayken yanında ben olacağım.''
Adam arkasına bakıp giderken dahada bulanıklaşmış beynim ağrımaya başlamıştı. Sürekli aklımın bir köşesinde öleceğim vardı. Gözlerimi her kapadığımda kendimi dolunay karşısında can verirken bulmuştum.
--
Adam gittikten sonra serdiğim battaniyenin üzerinde saatlerce bana nolacağını düşündüm. Kai ise yanında getirdiği kitabı elinden düşürmüyor, her satırı yeniden onlarca kez okuyordu.
Uzun süren sessizliğimizi Kai'nin sesi böldü. Önünde duran satırı sesli bir şekilde okudu.
''..gerçek olan dilek bir daha gerçekleşemez.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Full Moon
Fantasy''Dolunay gecesi tuttuğum o dileğin hayatımı baştan sona değiştiriceğini bilemezdim..’’ ‘’5 kişiden biri olduğumu öğrendiğimde hiçbir şey yapamadım..’’ ‘’Her şey için özür dilerim. Seni buraya sürüklediğim için özür dilerim Kim Jongin..’’ ‘’Senden t...