Kesit 14

1.8K 125 25
                                    


"Emel abla! Biliyor musun? Ablamla Ömer abi yani şey Ömer enişte... " deyince Emel lafı Nisan'ın ağzından çekip aldı.

"Enişte mi? Nee?" diye gürültülü bir çığlık attı. Nisan'a "Kız sen ciddi misin?" deyip öne uzattığı koluyla beni dürterek, "Nisan doğru mu söylüyor? Birlikte misiniz?" dedi. Ben de o an başımı olumlu anlamda sallama gafletine düşünce Emel çoktan çekmeye hazır olduğu isyan bayraklarını dalgalandırmaya başlamıştı.

"Ben sana boşuna hayırsız demiyorum. İnsan böylesine önemli bir olayı arayıp dostuna haber etmez mi? Nasıl dostluk bu? Mutlu anlarımızı birbirimizle paylaşmadıktan sonra dostluk bunun neresinde? Ben de sen kendini toparla diye aramayayım, rahat bırakayım diyordum ama..."

"Canım! Her şeyi anlatacağım sana. Öyle göründüğü gibi değil hiçbir şey. Sonra konuşalım olur mu? Benim senden ne gizlim olur ki?" derken amacım gönlünü almaktı. Tamam, Ömer ile ilgili olan kısmı elbette anlatırdım ama babam hakkındaki gerçekten bahsetmem mümkün değildi. Emel'e tabii ki güvenirdim ama yine de yerin kulağı vardı. Ve ben hiçbir şekilde bu gerçeği Nisan'ın öğrenmesini istemiyordum. En azından o gerçeği ben öğrenene kadar... Belki bir gün anlatırdım ikisine de ama asla o gün şimdi değildi. Zaten yeterince zor günler geçiriyorduk.

Emel kırgın gibi görünse de bana kıyamazdı. Ben de elbet onun gönlünü alırdım bir şekilde ama olanları anlatmak için zamana ihtiyacım vardı.

Emel ile aramızda geçen kırgın konuşma Yusuf'u alana kadar yapılan son konuşmaydı. Herkes sessizlik yemini etmiş gibi susmuş camdan dışarıyı izliyordu. Uzun süren bu sessizlikten sonra yüksek binaları ardında saklayan geniş kapılı bir sitenin girişinde durup Mevsim'i park ettik ve beklemeye başladık. Ömer'in telefonla yaptığı kısa görüşmeden biraz sonra, dalgalı kapkara saçları sağ gözünün üzerinde özgürce salınan, kömür gözlü, geniş omuzlu ve uzun boylu bir yakışıklı, arka kapıyı açıp selam verdikten sonra Emel'in yanına oturdu. Arka koltukta biten tanışma faslı bana ulaşınca dönebildiğim kadar arkama dönüp elimi uzattım.

"Memnun oldum. Ben de Eylül."

"Gerçekten Ömer'in bahsettiği kadar varsınız."

"Nasıl yani?"

"Çok güzelsiniz!" deyince bir an ne cevap vereceğimi şaşırdım. Hani, Ömer'in çocukluk arkadaşı olmasa bana yazıyor diyecektim ama zihnimden geçen bu deli saçması düşünceyi hızla kovaladım. O Ömer'in can ciğer arkadaşıydı. Demek Ömer ona çok güzel olduğumu söylemişti. Acaba çok bahsetmiş miydi benden? Hakkımda neler anlatmıştı? Beni çok sevdiğini söylemiş miydi mesela? Bu ve benzeri yüzlerce soru zihnimde dönmeye başlayınca uygun bir zamanda Yusuf'u bir kenara çekip sorgulamaya karar verdim.

"Ee, aşkım! Ekibi topladığımıza göre nereye gideceğimizi de söyle ki direksiyonu ona göre kırayım." dedi Ömer. Haklıydı. Gideceğimiz yeri ben seçmiştim ve neresi olduğu konusunda hiçbir tüyo vermemiştim. Ömer'i kendime doğru çekip kulağına eğildim.

"Sen Çatalca tabelasını takip et, ben sana sonrasını tarif edeceğim." dedim. O da gideceği yönü öğrenmenin rahatlığıyla koltuğuna iyice yerleşip gaza bastı.

E5 karayolundan çıkıp Çatalca'yı geçtikten sonra kavşaklarla dolu orman içi yoluna girdik. İki saati aşkın sürede nihayet Çilingöz'e ulaştığımızda karşımda bulduğum manzara adeta büyüledi beni. İnternette gördüğüm resimlerden çok daha nefes kesiciydi burası. Mavi ile yeşilin ve dahası kumsalın birleştiği ender yerlerdendi.

Kırlangıçların yuva yaptığı gürgen ve kayın ağaçlarının gölgesinde, ahşap masalarla çevrili piknik alanı, soğuk olan havadan dolayı oldukça ıssızdı. Rüzgârın defne ve funda yapraklarını sallamasıyla etrafa yayılan keskin koku ciğerlerime kadar doluyordu. Piknik alanının biraz daha ilerisinde ise masmavi denizin eteklerinde, dalgaların kumsalı dövdüğü plaj karşılıyordu bizi. Kumsalın iki kenarında denize doğru uzanan pek de yüksek olmayan iki yar adeta bize kucak açmış havası veriyordu. Kim bilir, kaç kişi o yarlardan denize farklı stillerde atlayış denemeleri yapmıştı? Ve ben bu doğa harikası yeri geç keşfettiğim içim kendime kızsam da Ömer ile ilklerim arasına yerleşeceği için memnundum da aslında.

Eylül'de Aşk (Kitap Oldu...) -18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin