Son söz

2.3K 146 46
                                    

Belki de hayatı boyunca hep sıradanlıktan şikâyet etmiş biri var karşınızda. Her günü pek çok kişi gibi birbirinin aynı gibi yaşayan, değiştirmek için hiçbir hamlede bulunmayan fakat yine de şikâyet eden biri. Ve hep merak eden, acaba bir gün zamanı on beş dakika ötelerse neler gelirdi başına? Bir sabah saati on beş dakika geç kursa ya da otobüse on beş dakika geç binse mesela...

Hem neydi ki zaman? Eşit parçalara bölünmüş ve yirmi dört dilim arasına sıkıştırılmış hayat parçaları. Birbirini tekrar eden ve asla hiç kimseye yetmeyen bir olgu... Yaşanmışlıklar, yaşanamayanlar, erken varılanlar ya da geç kalınanlar...

Ben mesela... Bazen zamandan örülmüş bir kafesin içinde hapsolmuş gibi hissediyorum kendimi. Bir hamster gibi olduğum yerde dönüyor dolaşıyorum ama sonuç olarak yine aynı yerdeyim. Uyku ile uyanıklık arasına sıkışmış hayatın içerisinde ne yaşarsam yaşayayım, sonuçta her sabah gün doğduğunda yine uyanıyor, yine acıkıyor ve yine nefes alıyorum. Yani yine her şey en baştan, en sıradan... Oysa sanki açsam kanatlarımı genişçe, kaldırsam başımı göğe, çıksam zaman kafesinin içinden, işte o zaman her şey bambaşka olacakmış gibi... Esaretim bitecekmiş gibi. Aslında biliyorum... Son kez uyuduğumda özgürlüğe açılacak kanatlarım. İşte o zaman zamana kafa tutacağım.

Ya siz? Siz hiç zamanı ötelemeyi düşündünüz mü? Ya da hayatın akışını değiştirmeyi, akıp giden zamana müdahale etmeyi ve o değişen akışta hayatın size bambaşka fırsatlar sunabileceğini... Peki, düşünmek ister miydiniz?

Bir hayal edin! Belki de akışını değiştirdiğiniz hayatın içindedir yeni hayatlar, yeni insanlar, yeni aşklar... Ya da her ne diliyorsanız...

Ya da her şey daha da sarpa saracaktır, kim bilir? Yine de denemeye değer desem, var mı cesaretiniz?

                                                            "Son"

Eylül'de Aşk (Kitap Oldu...) -18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin