6. Bölüm

604 52 19
                                    



"Öyle mi? Nereye gideceğiz ki?"

"Orası sürpriz."

Sürprizleri severdim fakat Ömer'i çok yeni tanıyordum ve neyle karşılaşacağımı bilmiyor olmak beni huzursuz ediyordu. Evet, görünüşte iyi bir adamdı ama ona güvenip güvenmemem gerektiği konusunda emin değildim. Üçüncü sayfa haberlerinde böyle konularla alakalı çok şey okumuştum. Saplantılı seri katiller, takıntılı tecavüzcüler, psikopat işkenceciler... Tüm bunlar beni korkutsa da ona belli etmemeye gayret gösteriyordum. Hakkında böyle şeyler düşündüğümü bilmesine gerek yoktu. Belki de gerçekten benimle ilgilenen ve yakınlık kurmak isteyen, yalnızlığıma ortak olacak bir adamdı. Eğer öyleyse aklımdan geçenlerle onu kırmak istemiyordum. Tek dileğim ona güvenmeye çalışırken beni sırtımdan bıçaklamamasıydı. Uzun zamandır ilk kez birine güvenmek için kendimle savaşıyordum ve bu defa da hayal kırıklığına uğrarsam kendimi asla affedememekten korkuyordum.

Zor olsa da tüm tedirginliklerimi bir kenara bırakıp Ömer ile birlikte yürümeye devam ettim. Meydandan ayrılıp caddede hızlı adımlarla ilerlerken eski bir arabanın önünde durduk. Kırmızı rengi solmuş ve üzerinde paslı lekeler oluşmuştu arabanın. Arka tamponunun sağ yanında gözle görülür bir kırık vardı. Bakıldığında yerinden kıpırdayamayacak kadar yaşlı ve yorgun görünüyordu.

Ömer, elindeki anahtarın otomatik düğmesine bastığında kapıların kilidinin açılması ile şaşkınlığımı gizleyemedim. O eski arabadan beklenmeyecek bir performanstı. Ömer ise benim bu şaşkınlığımdan zevk almışa benziyordu. Şoför yanının kapısını açıp oturmam için işaret etti muzip gülüşünün eşliğinde.

"Buyurun küçük hanım."

"Teşekkür ederim." diyerek oturdum gösterdiği yere. Ben oturduktan sonra o da kapımı kapatıp arabanın etrafından dolanarak şoför koltuğuna yerleşti ve kontağı çevirdi.

"Biraz eskidir ama bizi yolda bırakmaz." dedi beni rahatlatmak istercesine ve devam etti. "Aslında ehliyeti yeni aldığım zamanlarda tanıştık kendisiyle. Hani ufak tefek çarpma falan olursa zarar olmasın diye. Ama sonra garip bir bağ oldu aramızda."

"Nasıl yani? Ne gibi bir bağ?"

"Nasıl anlatayım, bilmem ki... Ailem gibi ya da belki sevgilim gibi..."

"Arabayla mı?"

"Onun bir adı var." dedi uyarıcı bir tonda ve devam etti. "Mevsim!"

"Öyle mi? Af edersiniz Mevsim Bey..."

"Hanım."

"Hm... Af edersiniz Mevsim Hanım. Sizi kırmak istememiştim." dedim kıkırdayarak ve yeniden yarı ciddi bir ifade takınıp Ömer'e döndüm. "Aslında bunu daha önce de duymuştum. Yani arabasına aşırı bağlı olan insanları... Düşününce, gerçek bir sevgiliden daha sadık olduğunu söyleyebilirim. En azından sen gitmesini isteyene kadar..."

"Yine de gerçek bir sevgilimin olmasını tercih ederdim." dedi derinleştirdiği sesiyle. Tıpkı sesi gibi bakışları da derinleşmişti yoldan ayırıp baktığı gözlerimde. O an hiçbir şey söyleyemedim. En iyisi gözlerimi kaçırıp konuyu değiştirmekti. Aksi halde hiç hazır olmadığım bir konuşmaya doğru gidebilirdi konu. Düşündüğüm, onun beni seviyor olduğunu söylemesi değildi elbette. Ben sadece aşk konusunda konuşmak istemiyordum. Uzun zamandır...

"Almak istemez misin?" dedim çantamdan çıkardığım leblebileri göstererek. "Yalnız uyarayım, acı sosludur, eğer sevmezsen..."

"Teşekkür ederim. Acıyı severim. " dedi paketin önüne elini uzatarak. Ben de bir avuç dolusu leblebiyi boşalttım avucuna. O sırada bir kaç tanesi yere döküldü.

Eylül'de Aşk (Kitap Oldu...) -18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin