Küçük bir kesit 6

2K 151 44
                                    

***

Kutuyu önüme çekmek için elimi uzattığımda parmaklarımın heyecandan titrediğini fark ettim. Sandığın kapağını ağır ağır araladım ve geriye attım. İçindekileri teker teker dışarı çıkarmaya başladım. En üstte kurumuş tek bir gül vardı, kurumadan önce pembe olduğunu tahmin ediyordum. Yapraklarının dökülmemesi için nazikçe masanın üzerine bıraktım. Gülün hemen altında siyah beyaz eski bir fotoğraf vardı. İkisi erkek üç kişi omuz omuza poz vermişti. En sağda duran genç kız annemdi. Gözlerinden tanıdım. En fazla yirmi beş yaşlarında görünüyordu. Hemen yanında ona fazlaca sokulmuş bir erkek vardı. Esmerdi ve geniş omuzluydu. Yüzü kemikli ve hatları sertti. Ama sıcacık bir gülümsemeyle bakıyordu objektife. Çok yakışıklıydı. Sonra yanındaki adama baktım. Sarışın ve renkli gözlüydü ancak resmin siyah beyaz olması sebebiyle rengini seçememiştim. İncelediğim fotoğrafta tanıdığım tek kişi annemdi. Resmi biraz inceledikten sonra herhangi bir şey not edilmiş mi diye arkasını çevirdim. '1 Eylül 1963 / Enver, Mustafa, Meyra / O gitmeden bir gün önce, son kez...' yazıyordu.

"Bak! O gitmeden yazıyor. Mektupta bahsetmişti ya hani." dedim parmağımın ucuyla yazıyı göstererek ve sonra Ömer'in yüzüne bakarak devam ettim. "Babam iş için gitmişti ya. O halde bu iki kişiden biri babam olmalı." deyip resme geri çevirdim bakışlarımı. "Ne garip değil mi? O gün onu son görüşü olmuş, hâlbuki ne kadar da mutlu görünüyorlar. Acaba hangisi babamdır?"

Babam... Söylemesi bile tuhaf geliyordu kulağa. Karşımda duran resimde, hiç tanımadığım iki kişiden birinin babam olması fikri garip geliyordu. Bu fikre alışması da zor olacaktı benim için, biliyordum. Fakat ne kadar zor olursa olsun gerçek buydu.

"Bence şu ortadaki olabilir. Baksana annenle daha yakın görünüyorlar." dedi Ömer parmağını uzatarak.

"Yine de bilemeyiz değil mi? Belki hiç tanımadığım bir dayım vardır ya da ne bileyim işte belki çok yakın bir arkadaşı... Bu yaşadıklarımdan sonra hiçbir şeye tam manasıyla güvenemiyorum ki."

"Haklısın." diyebilmişti Ömer sadece. Hakkımda ne kadar az şey biliyordu. Gerçekler aklıma düşünce ben de kendi hakkımda ne kadar az şey bildiğimi fark ettim. Kim bilir, bilmediğim daha ne gerçekler vardı hayatımda? Yine de tüm bu karanlığa rağmen Ömer hep yanımdaydı. Böyle zamanlarda ona karşı derin bir güven duygusu hissediyordum ve yüreğimde taşıdığım bütün geçmiş dudaklarımın ucuna kadar dökülüyordu ama aynı hızla hayal kırıklıklarımla örülü zindanıma geri hapsoluyorlardı. Keşke her şeyi ona anlatabilseydim. İçimdeki bütün kırıkları onunla birlikte, süpürüp çöpe atabilseydim. Fakat cesaretim yoktu.

Elimdeki resmi de kurumuş gülün yanına bırakıp sandığı incelemeye devam ettim. Köşeye sıkışmış parlak bir şey dikkatimi çekti. Uzanıp avucuma aldım. Çiftlerin birbirlerine yarısını saklaması için verdiği eski model kolyelerden birinin yarım parçasıydı. Ucunda, ortasında anahtar yuvası olan kalp şeklinde bir madalyon vardı. Gümüşten yapılmıştı ve kalbin üzeri işlemeliydi. Diğer yarısının babamda olabileceğini düşündüm ve kolyeyi de diğerlerinin yanına, masaya bıraktım. Sandığın geri kalanında ise annemin düğün davetiyesi, tek çekildiği bir kaç fotoğrafı ve eski bir gazetenin sayfasından kesilmiş bir haber metni vardı. Kesik gazete kâğıdını incelemek için sandıktan çıkarıp masaya bıraktım ve geri kalanları aynı özenle sandıktaki yerlerine yerleştirdim.

Ömer o sırada bütün dikkatini bana vermişti, ben sandığı toparlarken. Öyle dalgın görünüyordu ki beni seyrederken, o an aklından geçenleri merak ettim. Onun kendine gelmesi için sandığın kapağını biraz sertçe kapattığımda meydana gelen gürültünün etkisiyle yerinden zıpladı. Daldığı derin düşüncelerden tek hamlede çıkarmıştım onu.

"Deli misin sen? Yüreğime iniyordu." dedi başparmağı ile dişlerini çekiştirirken.

"Kaç akıllı insan var ki şu memlekette? Ben de deli olayım ne fark eder?" dedim ve gazete kâğıdını Ömer'in önüne doğru uzattım. "Görüyor musun? Düşen bir uçağın haberi... Pek çok insan hayatını kaybetmiş ve aralarında kayıp olan isimler de var."

"Babanla bir ilgisi olabilir mi?"

"Annem mektupta düşen bir uçaktan bahsetmişti ama onunla ilgisi var mı bilmiyorum. Sanırım... Bildiğini düşündüğüm biri var." dedim ve apar topar kalktım masadan. "Neyse... Hadi, toparlan. Gidiyoruz?" dediğimde Ömer yerinden kalktı ve toparlanmaya başladı. Nereye diye sormamıştı bile. Bu adam gerçek olamazdı. Ya ben yaşadıklarımın etkisiyle şizofreniye bağlayıp hayali bir karakter yaratmıştım kendime ya da Ömer gerçekten olağanüstü bir insandı. Ona olan ilgim gittikçe artıyordu. 

***

Eylül'de Aşk (Kitap Oldu...) -18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin