0.1.

6.1K 171 171
                                    

Tarih atalım şuraya bi yere :')

*

Hayatımda kaçış kapısı diye adlandıracağım kaç tane sonunu bilmediğim yola saptım bilmiyorum. Katlanamayacağımı kabullendiğim noktada 'buradan ayrılmalıyım' cümlesini kendime kabul ettirmek çok da kolay olmuyordu. Tıpkı şu an olduğu gibi. Bir teknenin en ucunda gece yarısı saat ikide ülke değiştirmeye çalışmak kaç kişinin cesaret edebileceği bir şeydi ki? Ben de edememiştim zaten. Rusya kıyılarından uzaklaşalı saatler olmuş olsa da, Türkiye'ye varmama çok az bi' zaman kalmış da olsan bacaklarım zangır zangır titriyordu. Bu kaçış bedenimi ölümsüz bir korkuya mahkum edecek gibiydi sanki.

Üzerimdeki monta sıkıca sarıldım rüzgarı tenimde hissetmeye devam ederken. Vapur hayatım boyunca en sevdiğim ulaşım aracı olmuştu aslında. Ama bu geceden sonra uzunca bir süre teknelerden ve vapurlardan uzak duracaktım sanırım. Hatta kendimi bununla kısıtlamak yerine diğer bütün her şeyden sular durulana kadar uzak dursam iyi olacaktı. Adımımı atacağım kıyının beni tekrar başka yollara sürükleyemeyeceğinden asla emin olamayacaktım.

Çoktan buz gibi olmuş kahve bardağına uzandığımda o soğuğu fark etmem uzun sürmedi. Bardağı tekrar kenara bıraktım ve babama dair bana kalan son maddi mirası taşıyan kartların ve bilgilerin bulunduğu çantamı tekrardan çaprazlamasına omzuma taktım. Bunlar benim Türkiye'ye tutunma çabam olacaktı. Yoksa kayıplarımın haddini hesabını tutamazdım.

Gözlerimi kapkaranlık olan denizden çekip teknenin iç kısmına doğru ilerlediğimde kaptanın hiç uğramadığı alandaki koltuklardan birine oturdum. Yolun uzun olduğunu ve gece boyunca uyuyabileceğimi söylemişti aslında kaptan ancak benim korkularım kapanmak isteyen gözlerimi tamamen engelliyordu. Bedenimi ve eşyalarımı koruma iç güdüsünün baskınlığı sayesinde uyanıktım belki de, bilemiyorum. Dizilerimi karnıma çektiğimde telefonumu Rusya'da kırıp attığım için yerine almış olduğum mp3'e uzandım ve tek kulaklığı takarak Türkçe olan şarkılardan herhangi birini rastgele açtım. Zihnim şarkıyı algılayacak kadar açık değildi şu an. Ama ruhum bomboş denizin ortasında bir sessizliği daha kaldıramıyordu. Kulağımda bir gürültü olmalıydı. Beni kendimde tutacak bir ses...

Dakikalarca kendime çektiğim bacağımı sallamaya içgüdümü engellemek için çaba sarf ettim ancak olmayınca artık gerçekten tedirginliğimin verdiği tepkileri yapmaktan kaçmakla hiçbir şey elde edemeyeceğimi anlamıştım. Bacağımı indirip sallanmasına izin verirken elimi başımdaki şalın uçlarına attım. Ama işte sanki gece boyu olan korkularımın asıl sebebi belli olmuşçasına aniden sol taraftaki kaptan bölgesinin kapısı açıldı. Esmer olan yüzündeki endişeli bakışları anında bana döndü kaptanın. "Teknesiyle buraya yaklaşanlar var, özellikle buraya yöneldi tekne. İsterseniz alt kata saklanın, sizin açınızdan daha iyi olur." dedi adam Rusça bir şekilde kelimeleri hızla dizerken. Ve size yemin ediyorum, ben o an orada öyle kitlendim. Sanki bedenimdeki bütün işlevleri sihirli bir değnekle almışlardı ve hareket etmem için tek bir güç dahi kalmamıştı.

Kaptan sanırım olanı biteni bildiğinden dolayı nasıl bir tehlikenin içinde olabileceğimi benden daha iyi kavramıştı. Kolumdan tutup ayağa kalkmamı sağlarken beni kendime de getiriyordu. "Sakın ses çıkartmayın olur mu? Hiçbir şeyiniz kalmasın bu katta." dedi ve eğilerek teknenin zeminibe serilmiş halıyı çekti. Hemen o noktada bir kapının girişi görünüyordu zaten. Ağır olduğunu düşünsem de hiç zorlanmadan yerdeki kapağı çekip kaldırdı. Bu resmen teknenin gizli bir alt katı olduğunu gösteriyordu. Elime bi fener verirken kapağın altından alt kata inen merdiveni gösterdi. Daha fazla bekleyemezdim sanırım. Eğer bir kere daha... Bir kere daha yakalanırsam tekrar kaçış gücümü bulamazdım kendimde. Bu sefer ömrümün sonu bir denizin ortasında yazılmış olurdu.

YARA İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin