Merhaba,
Yorumlarınızı beklerim 🎡 Bolca iyi okumalar...
*
İki yıl sonra
Koca bir hikayenin başladığı nokta. Sinop sahil kıyısı. Rusya'dan kaçmaya çalışırken yaşanan korkunç kazanın ardından kendimi hastanesinde bulduğum şehrin şimdi sahil kıyılarında dolaşıyorum. Özgürce, hiçbir kaçma derdi olmadan. Anılar geride kaldı, her zamanki gibi. Ancak bu sefer fazlasıyla geride kalmış olacaklar ki hikayenin bazı kısımları zihnimde silik silik. Mesela o geceyi düşündüğümde zihnimde denizden çıkarıldığımda gördüğüm adam canlanıyor, Derin'i hatırlayabiliyorum. Ama yavaş yavaş olaydaki sıralar karışıyor. Geride kalmış olan kocaman iki buçuk yıl yavaş da olsa anılarımın üstünü örtmüş, yerini güzel 'şimdi'lerle kaplamıştı. Ama şu an hariç. Şimdi derken şu andan bahsetmediğim kesin.
Türkiye'nin en kuzeyi olarak kabul edilen noktadaydım tüm bu olay olurken. İnceburun Feneri. O kadar harika bir alandı ki, keşke buraya saçmasapan insanlardan oluşan bir gezi grubu getirmek yerine Derin'le gelseydim ve beraber oturup uçsuz bucaksız denizi izleseydik. Ama öyle olmadı. Hayat bana uzun zamandır olaylı dönemler vermediğini fark etmiş olacak ki bu anı da nazar değmesin diye ekstra kötü yapma kararı almış olmalıydı.
"Beyefendi! Lütfen ama denize inmeme konusunda duyuru geçmiştik daha önceden." diyerek bugünün üçüncü uyarısını sert bir ses tonuyla yaptığım iki kişilik arkadaş grubunda kilolu ve muhtemelen de benden yaşça büyük olan adam bakışları bana çevrildi. "Kayalardan da inmeyeceksek ne diye geldik buraya? Bembeyaz duvarı olan bomboş bir feneri izlemeye mi geldik?" Aslına bakarsanız sinirlenmesini gerektirecek hiçbir durum olmamıştı, hava şartlarının biraz kötü olması dışında tur oldukça da güzel geçiyordu, ki Karadeniz'deki hava şartlarını zaten normale göre daha yağmurlu olarak kabul ediyordu zaten neredeyse tüm yolcular.
Ama benim sinirlenmemi gerektirecek çok şey olmuştu. İki gündür bu adam tur otobüsünde tam arkamda oturuyordu ve saatlerce onun arkadaşıyla yaptığı dedikoduları dinlemek zorunda kalıyordum. Anlattığına göre karısı onu boşama aşamasındaydı ve şu an karşımda gördüğüm tavırdan da anlayabiliyordum ki kadın muhtemelen oldukça haklı bir boşanma sebebine sahipti. "Gelmeseydiniz beyefendi. Sizi buraya zorla getirmedik. Deniz feneri izlemek istemediğinizi söyleseydiniz bizi araçta beklemenizi isterdik zaten." Cümlem biraz kaba ve sert olmuş olmalı ki turun geri kalanındaki insanlar da bize dönmüş olayı anlamaya çalışıyorlardı. Çatışmaya devam edemeyeceğimi, etmemem gerektiğini biliyordum; burada eğer devam ederse suçlu olarak ilan edilme ihtimalim yüksekti. Maalesef ki, müşteri çoğunlukla haklıdır.
"İstediğim yere gelirim, istediğim yere gelmem. Sizin göreviniz sadece buradaki insanlara tarihi yerleri anlatmak. Bu turun parasını ödedim ben, sonuna kadar da her yere gelirim."
Sanki adamı turun geri kalanından mahrum edip banlamışım gibi davranmasına karşılık derin bir nefes çektim içime. Sabır güzel şeydi, hepimize Allah gani gani vermeliydi gerçekten. "Elbette her yere katılırsınız. Ancak hava şartları şu an kötü, deniz dalgalı. Sizin kayalıklardan az önce yaptığınız gibi aşağı inip bir de denizde ilerlemeye çalışmanız oldukça tehlikeli. Maalesef tur rehberiniz olarak buna izin veremem. Eminim ki tura parayı öderken hava koşullarına dair yapılan uyarıları da okumuşsunuzdur, ki eğer okumadıysanız da bu sizin hatanız, üzgünüm. O yüzden uyarıyı tekrar geçiyorum. Lütfen olabildiğince bu çevrede olup, yakınlarda fotoğraf çekilelim; yüzme ya da denizde serinlemek için pek de harika bir gün değil takdir edersiniz ki."
Bütün ekibe yönelik bitirdiğim konuşmada onlarla da göz göze gelebilmek için başımı sola çevirmiştim ve ekibin geri kalanının uyarılarımı anlayışla karşıladıklarını gözlerinden okuyabilmiştim. Onlara gülümsedim ancak tam da o anda hiç beklemediğim o olay gerçekleşti. Sağ kolumdan sıkıca tutulduğumu fark ettiğimde o anki şokla bakışlarımı az önce tartıştığımız ve kolumdan beni tutan adama çevirmemle ben olayı anlayamadan kolumdan sarsıldım ve adam "Sen kimsin de hatalı olanın ben olduğumu söylüyorsun?" cümlesi eşliğinde beni sert bir şekilde ittirdi. Bu sert ittirişe karşı hazırlıksız olduğumdan dolayı dengemi koruyamazken sağ kolumun üzerine sert bir şekilde düştüm. Ancak canımı acıtan şey yere çarpmam değildi. Etrafa atılmış içki şişelerinin cam kırıklarından birinin hemen benim düştüğüm yerde bulunması ve avuç içinden başlayarak bileğimin hemen altında bir noktaya kadar boydan boya kesik oluşmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARA İZİ
Romance"Çok güzelsin. Yemin ederim çok güzelsin ve ben buna yıllarca ağlayabilir, her görüşümde ilk günki gibi vurulabilirim." * "Sen ki viran olmuş bir şehri yeniden inşa eden adam..." 11.12.2021 🍀