0.4.

1.8K 84 105
                                    

Pencereden öylece sokağı izleyeşimin üçüncü günü olmalıydı bu. Üzerime çöken kasvet yataktan çıkmama çok da izin vermiyordu. Bense direnmek yerine kendimi ona teslim etmeye çok meyilliydim. Sanırım büyük hatalar yapıyordum bu konuda.

Güne içeriden gelen tabak sesleriyle başlamışken zil sesini duyduğumda oturduğum koltuktan kalktım. Üzerimdeki hırkanın kapşonunu saçlarımı kapatması için kullanırken salondan çıkıp evin kapısına yönelmiştim. "Ben bakıyorum." diye seslendim mutfağa doğru. Birkaç saniye dahi sürmeden kapıyı açtığımda tam da beklediğimiz gibi karşımda Tarık amcayı görmüştüm. Hemen yanında küçük bir valiz varken yüzünde de büyük bir gülümseme vardı. Bu gülümseme beni gördüğünde daha da büyüdü. "Hoş geldin Tarık amca." dedim gülümseyerek geriye çekilip içeri girmesi için alan bırakırken. Hızlı bir şekilde ayakkabılarını çıkartıp içeri girdiğinde valizi almaya yönelmek yerine "Hoşbuldum. Asıl sen hoş geldin güzel kızım." diyerek sarıldı bana. Birkaç gündür işi yüzünden şehir dışında olduğu için onu yıllar sonraki ilk görüşüm bugüne denk gelmişti.

"Hoş geldin baba." Alaz'ın sesiyle ayrılırken Tarık amca bu sefer dönüp ona da sarılmıştı. Kapıdan ayrılabilmek için onlar sarılırken valizi içeriye alıp kapıyı kapattım. Mutfak ve kapı arasındaki mesafeden dolayı "Kim geldi?" diye seslenen teyzeme cevap vermek yerine Tarık amcanın işaret parmağını dudaklarına bastırıp sessiz olmamızı söylemesiyle orada öylece kaldık. Tarık amca mutfağa giderken hemen arkasında Alazla birbirimize bakıp gülüşmüştük. Bu sırada Ozan'ın odasının kapısı da açılmıştı. Duş aldığı için ıslak olan saçlarını elindeki havluyla kuruluyordu. "Babam mı geldi?" diye sordu sesleri duyduğunu belli ederek. Kafamı salladığımda o da mutfağa yönelmişti bile.

Aslında bakarsanız Tarık amca ve Elif teyzenin bu halleri bana annem ve babamı fazlasıyla anımsatmıştı. Onları en son yedi yıl önce babamın vefatından hemen önce beraber görmüştüm. Anılarının zihnimde silikleşmesini istemediğim için sık sık geri dönüyordum o günlere. Kim bilir, artık Türkiye'de olduğuma göre İstanbul'a gidip babamın mezarını da ziyaret edebilirdim belki.

"Gelsene canım." Alaz'ın elini kolumun üzerinde hissettiğimden düşüncelerimden sıyrıldım. Onunla beraber mutfağa geçtiğimde Tarık amcanın bakışları da bana dönmüştü. "Hâlâ turuncu musun kız sen? Boyadım, deme saçlarını." dedi Tarık amca yemek masasının çevresindeki sandalyelerden birini çekip otururken. Hemen yanındaki sandalyeyi de çektiğinde eliyle yanına gelmemi işaret etmişti. Gülerek saçlarıma kapattığım kapşonu indirdim ve saçlarımın hâlâ aynı renkte olduğunu belli ederek omuzlarıma dökülmesine izin verdim. Hemen onun yanındaki sandalyeye oturduğumda elini omzuma koymuştu. Bu sırada Ozan da diğer taraftaki sandalyeyi çekip oturdu. Elif teyze ve Alaz da masaya son birkaç şeyi yerleştirirken bakışları bir yandan bizdeydi. "İyi ki geldin. Burası senin evin. Keşke elimizde olsaydı da daha önce seni buraya getirebilseydik. Ama geçmişin keşkelerini taşımak bir işe yaramıyor. Ne ihtiyacın olursa çekinmeden bana gel olur mu kızım? Alaz'dan hiçbir farkın olmayacak bende." dedi. Bu eve geldiğimde beri herkesin benle bu tarz konuşmalar yapmasına alışmıştım. Beni evimdeymişim gibi hissettirmeye çalışıyorlardı. Başarıyorlardı da.

"Teşekkür ederim. Hepinize. Burayı da sizleri de çok özlemişim. Hatta bugün... Sizi beraber görünce uzun zaman sonra annem ve babamın beraber olduğu anları hatırladım. Eminim ki hayatta olsalardı da gitmem gereken kapının sizin eviniz olduğunu söylerlerdi." dedim gülümseyerek. Tarık amca bu dediğime gülümserken bu havayı dağıttılar kısa sürede. Kahvaltı sofrasında sürekli Tarık amcanın şehir dışında yaşadıklarını dinlemiştik. Belki fark etmediğimi sanıyorlardı ama ben güldükçe ara ara çoğunun bakışları üzerimde dolanıyordu. Ne düşünüyorlardı bilmiyorum ama ben güldükçe onların da için biraz huzurla kaplandığına emin olabiliyordum.

YARA İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin