Final: "Sonsuza Dek Mutlu."

1.5K 128 71
                                    

Min Yoongi.

Hayatı boyunca koşuşturma içinde olan, bu yüzden fazlasıyla yorgun, öfkeli ve isteksiz bir adam.

Park Jimin.

Min Yoongi'nin meleği. Ne zaman düşse, onu yılmadan kaldıracak olan, hayatındaki hiçbir acıdan kaçmayan, onlara göğüs geren diğer adam.

Yıllarca savaştıkları bu aşk masalında, sonunda galip gelip ellerini birleştirebilmişlerdi. Şimdi ise arabanın arka koltuğunda kucak kucağa oturup birbirlerinin boyunlarında soluklanıyorlardı.

İkisi de, en mutlu günlerini yaşıyorlardı. Ölü gibi çıktıkları eve yeniden doğmuş bir şekilde girecek olmaları yüzündeki gülücükleri daha da büyütüyordu.

Eve vardıklarında Yoongi kucağındaki bebeğin rahatını bozmamaya dikkat ederek arabadan çıkıp eve ilerledi. Anahtarla zor da olsa kapıyı açıp içeri adımladı.

Boynunda hissettiği düzenli nefeslerle Jimin'in uyuduğunu düşünüp adımlarını direkt yukarı ilerletti, içeri girip bebeğini yatırdı. Alnına uzun bir öpücük bıraktı ve odadan çıkıp bebeklerinin odasına girdi.

Yan yana beşiklerde mışıl mışıl uyuyan iki miniğini görünce gülümsedi. Bebek telsizlerini ayarlayıp ikisini de hafifçe öptükten sonra daha fazla rahatsız etmemek için odalarından çıktı ve tekrar Jimin'in yanına ilerledi. Kafasını kaldırmadan ceketini çıkarttı, gömleğinin birkaç düğmesini açıp Jimin'e baktığı sırada gözlerini aralamış, bir omzundan elbisenin askısı sarkmış oğlanı görmeyi beklemiyordu.

Birkaç saniye kaşları çatık bir şekilde beklese de olayı kavradığında sırıttı.

"Bebeğim en son mışıl mışıl uyuyordu hatırladığım kadarıyla."

Jimin, uykudan yeni uyandığı belli olan gözleriyle hafifçe kıkırdarken yatağa biraz daha yayıldı ve bir dizini kırıp kendine çekti.

"Bu güzel gecede babacığımla kavuşmak varken uyku pek güzel bir fikir gibi gelmedi."

Yoongi pürüzsüz bacaklarına ve güzel yüzüne dudaklarını ısırarak baktıktan sonra yanına ilerleyip bir çırpıda üzerine uzandı. Şimdi vücutları yapışık, göz gözelerdi. Elini bacaklarına sürtüp baldırlarından sıkıca tuttu.

"Öyle güzelsin ki, mahvediyorsun beni."

Jimin, üzerine uzanan bedene anında uyum sağlayıp kollarını ensesinde birleştirdi ve bulunduğu bölgeyi yavaşça okşadı. Başını hafifçe kaldırıp karşısındaki bedenin dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı ve geri çekildi.

Kimsenin konuşmaya ihtiyacı yoktu o an. Jimin bir hışımla Yoongi'yi altına aldı ve kucağına sertçe oturdu. Odaya biri tiz diğeri kalın olmak üzere iki inleme yayıldı.

Yoongi için bu görüntü o kadar iyiydi ki, sadece ona baksa birkaç dakika içerisinde boşalabilirdi. Küçük olan Yoongi'nin boynuna eğilip orayı ıslak öpücükleriyle imzalarken ipleri eline bırakan eşi de kalçasını yakalamış, sertçe okşuyordu.

Kocasının düğmelerini tek tek açıp kaslı vücudunu göz önüne serdi.

"Tanrı aşkına, nasıl bu kadar pürüzsüz ve ağız sulandırıcı olabilirsin ki?"

Yoongi kafasını geriye atıp derin bir nefes aldıktan sonra yarım ağız sırıttı.

"Min Jimin, kendini benim gözümden görebilseydin eğer narsist herifin teki olurdun."

Jimin bulunduğu yerden hafifçe yükselip tekrar oturdu ve ikinci inleme sesleri odaya yayıldı.

Küçük olan daha fazla dayanamayacağını anladığında yılların verdiği özlemle doğrulup altındaki bedenin kemerini çözdü. Fermuarı ve düğmeyi de bir çırpıda açarken Yoongi penisine değen küçük parmakları hissettikçe daha çok yükseliyordu.

hangimiz; yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin