-3.5-

13.3K 1K 619
                                    

Damarlarımda hissettiğim bu yabancı madde neydi?

Neden kendimde değildim? Aklım bulanık ve çok pusluydu. Bana ne olmuştu?

Gözlerimi açtığımda kapkaranlık bir yerdeydim, soğuk ve çok da nemli gibiydi. Ellerimi, gözlerime getirip beni rahatsız eden saçlarıma götürmeye çalıştığımda kulağıma dolan şıngırtıyla baş ağrım artmıştı ve elim yarı yolda kaldı. Neredeyse dört parmak kalınlığındaki zincirler hareketlerimi kısıtlıyordu. Kendime iyice gelmeye başladığımda yaşadıklarımız birer birer doldu zihnime.

Pusu kurulmuştu bize. Hepimizi yakalamışlardı. Yüzlerce düşman askeri geçtiğimiz yolda üzerimize atladığında beklemediğimiz için şaşkın ve savunmasızdık, kendimize geldiğimizde iş işten geçmişti. Kolumuza sapladıkları iğneler hemen etki göstermişti, askerlerim birer birer yere düştüklerinde son gördüğüm, gözleri kayarak yerle buluşan Yoongi'ydi.

Gözlerimi kapatıp açarak iyice alışmayı bekledim karanlığa, karşı duvarımda zincirlenmiş biri daha vardı.

"Yoongi! Uyan! Tanrım, neler oldu, uyan!"

Boğuk bağırışlarıma karşı koyamamış, kaşlarını çatarak minik gözlerini aralamıştı. Bir süre gözlerinin alışmasını bekleyip etrafa bakınmıştı, yaşadıklarımız zihnine dolduğunda hışımla ellerini hareketlendirip zincirleri fark etti.

" N-Neler oldu? "

" Kuzey yolunda baskın yedik, pusu kurmuş şerefsizler. Ne kadar zaman geçti, yokluğumuzu fark etmiş olmalılar."

"Tanrım, herkes nerede?"

Olduğumuz yerde bizden başka kimse yoktu, askerlerim neredeydi?

Birden çelik kapı gürültüyle açılmış, içeriye gündüzün ışığı dolmuştu. Gözlerimi acıtan ışığa karşılık kafamı yana çevirip kurtulmaya çalıştım.

"Günaydın beyler, uyanmanız uzun sürdü. Gerçi, siz güçlü olduğunuzdan ilacın dozunu artırmıştık, geç kalmanız oldukça normal."

Kahve lüle saçlı, açık kahve gözlü, fındık burunlu ve dolgun dudaklı bir kadındı karşımızdaki. Kahve gözlerinin etrafı gür kirpiklerle çevrelenmişti, kokusundan anlaşılıyordu ki betaydı. Üzerinde savaş zırhları ve miğferi vardı, kılıcının sapına yaslanmış, alayla beni izliyordu.

"Kimsiniz siz?"

"Bana sesini yükseltme Delta, kızgınlıktayım, etkileniyorum."

Cilveyle konuşup göz kırptığında dişlerimi sıkıp yüzümü buruşturdum. Burnumdan soluyordum, kurdum sinirle kasılıyor, boynumdaki damarlar belirginleşiyordu. Ruhumda hissettiğim acı ve korkuyla gözüm döndü.

Omegam yokluğumda korkuyordu.

Haberi almıştı ve korkuyordu.

Onu korkutmuşlardı.

"Kuzey Klanı'nın Kraliçesi Choi Moon. Hoş geldiniz tekrardan, kusura bakmayın, biliyorsunuz ki biraz barbar bir klanız. Sizi güzel odalarımızda ağırlayamadık. Gerçi, Delta'yı ağırlamak isterdim, en güzel yerimde."

Bedenimi süzüp dudaklarını ısırdığında ölümüne sinirlenen deltam, kontrolü ona bırakmama izin bile vermeden beni ele geçirmiş, hırlayıp üzerine atlamaya çalıştığında kadın fark ettirmemeye çalışsa bile hafifçe geri sıçramıştı. Kara çalınmış gözlerimi ondan ayırmadan yan bir gülüş attım ortaya.

Ölümün soğukluğuyla bakıyordum kadına.

"Kaç git, kurtar kendini. Burayı sana mezar edeceğim."

Delta×Taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin