Sabah yataktan kalkmadan, gözümü tavana dikip, dün akşam yaşadıklarımı düşündüm. Normal şartlarda olsa asla kabul edemeyeceğim bir şeydi. Saçma çocukça bir oyun ama abimin inadı beni bu yola itmişti işte.
"Evlen!"
Evlilik, çocuk oyuncağı mı ki tanımadığım bir insanla, palas pandıras evleneyim. Tamam ilk görüşte aşk diye bir şey var ama Levent ve benim aramda değil. Onunla benim aramda sıcak bir dostluk, hatta arkadaşlık var. Ben çocuğa sevgili gözüyle asla bakamam ki.Fasulye sırığı da ayrı bir dava. Denize düşen yılana sarılırmış ya ben de benim için en tehlikeli olana tutundum. Bunun sonu, akıl ve gönül tutulmasına kadar giderse?, yandıda gülüm keten helva. O sırık hayatta bana kız gözüyle bakmaz. Bir kere beni erkek gibi gördü daha gözündeki imajımı değiştirmem, zor değil imkansız.
Düşün düşün b.ktur işin Ebru Hanım. Kalk kalk aşk hayatının alengirli yollarını, çıkmazlarını düşünürken, bir de işinden olma, diyerek kendimi yatağımdan aşağı attım.
Annem ısrarla kahvaltı edeceksin, demişti de bu sabah canım hiçbir şey yemek istemiyordu. Hayat boyu başıma açtığım işlere, koca kazık halimle bir yenisini eklemem, iştahımı da kapatmıştı.
Havanın soğuğuna inat, yırtık bol kotumu, crop top kazağımı üzerime geçirdim. Kısa montum ve spor ayakkabılarımı giyince bence oldukça şık olacaktım. Tabii şu halimle mağaza müdüründen çok lise öğrencisine benziyordum, elimde bir tek kitaplarım eksikti ama olsundu önemli olan benim beğenmemdi ve ben ziyadesiyle kıyafetlerimi beğenmiştim. Dolabımdan ayakkabılarımı ve deri ceketimi çıkarttım.
Annem aldığım her spor ayakkabıya söylendiği için gizli gizli eve sokup, dolabımda saklıyordum. Yakalananınca da "Aman anne unutmuşsun, ben bunları alalı çok oldu", deyip, geçiştirmeye çalışıyordum. Bazen yiyordu, bazen de yemeyip, bıt bıt söyleniyordu. Bu ayakkabılarımda yeniydi. Tam kutusundan çıkarttım, annem kapıyı çalmadan, odama daldı.
— Kahvaltı etmeden evden çıkmak yok demedim mi?, diye çemkirince,
— Annem sal beni n'olursun. Bak işe geç kalacağım. Bugün yılbaşı vitrini yapılacak. Ayrıca yeni fiyat listeleri geldi, onların kontrolü var, diyerek yalvardım. Yüzüme ters ters baktı;
— Bazen benden kaçtığını düşünüyorum, dedi ters bakışların yerini duygusallık ve hafiften titreyen bir ses almıştı.
— Sultanım olur mu hiç öyle şey. Sen benim canımsın canım ama işte şu kahvaltı olayını oldum olası sevemiyorum. Ne yersem yiyeyim, yataktan kalınca her şeyin tadı bana talaş gibi geliyor. Affet beni sultanım, dedim boynuna atlayıp, onu öpücüklere boğarken.
— Zevzek şey! İşin gücün goygoy. Hadi hadi düş yakamdan bak geç kalacakmışsın, dedi öpücüklerimden kurtulmak için.
— Öpüjeeem, diyerek bırakmadım ve daha sıkı sarılıp, yanaklarını sulu sulu öpmeye devam ettim.
— Kızıım sen hani geç kalıyordun, diyerek annem isyan etti ve ben de onu bıraktım. Onu görünce yere bıraktığım ayakkabılarımı elime aldım;
— Ooo yine yeni spor ayakkabı alınmış. Bari eskilerini at be kızım. Evde koyacak yer bulamıyoruz, diye yine söylenmeye başladı.
— Anne onların hepsi benim bebeklerim, insan yavrusundan nasıl vazgeçebilir, dedim ayakkabılara sıkı sıkı sarılırken.
— Allah seni bildiği gibi yapsın, deli kız, diyerek gülmeye başladı.
— Annem seni çook seviyorum hep böyle gül olur mu?, dedim yanağına bir tane daha sulu öpücük kondururken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Sevebilir Miyim?
General FictionMerhabalar ben Ebru Durul. Okuyacağınız bu hikaye benimle ve ailemle ilgili. 24 yaşındayım. İstanbul'un kalbur üstü semtinin, ünlü bir giyim mağazasında, müdürüm. Yedi sene önce babamı kaybettiğimden beri aslında kendimi ve onun katilini arıyorum...