BORCUM BORÇ

931 160 155
                                    

Eve girdiğimde annem merakla beni bekliyordu. "Ne umuyorsun?", dercesine yüzüne baktım. Bakışımdan rahatsız olmuş olacak ki Levent ile ilgili hiçbir soru sormadan sadece;

— Hoş geldin, aç mısın?, diye dedi.

— Hoş buldum. Hayır aç değilim. Ben odama geçiyorum, dedim ve dilimin ucuna kadar gelenleri yutarak, kendimi odama attım. Kafamda bin tane senaryo yazarken, makyajımı çıkartıp, pijamalarımı giydim ve kendimi sırt üstü yatağa bıraktım.

Aklımdan geçenler tabii ki hep yapamayacağım, söyleyemeyeceğim şeylerdi;

- Evden kaçıp, depoda yaşamak.
- Hayatımda başka birisi var, demek.
- Levent'in gay olduğunu söylemek.
- Direk Levent'ten nefret ettiğimi itiraf etmek. Liste uzayıp gidiyordu. İçlerinde elle tutulur, mantıklı bir şeyler yoktu.

Evet deliyim, ağzıma geleni söylecek cesaretimde var çok şükür ama öncelikle anneme aşırı düşkünüm. Onu üzecek bir şey yapmam mümkün değil.

Abime olan sevgiminde annemden kalır yanı yok. Kızsam da küssem de babam öldükten sonra bana destek olmasını, o zor zamanlarda yaptığım saçmalıkları temizlemesini, abimden çok bana babalık yapmasını asla unutamam.

Kaç kere gelip beni karakollardan toplamıştı. Ben kendimi kaybettiğim o zamanlarda önüme gelene dalıyordum. Dövüş dersleri aldığım için yumruklarım ve tekmelerim silah sayılıyordu. Karşı tarafla anlaşan hep abim olmuştu. Anlaşamadığı yerde Baki Amcayı arar, yardım isterdi. O yüzden onu da üzemem.

Evlenmemi isteme nedenide belli değil mi zaten?"Belki durulurum" yani anlayacağınız beni sevmediğinden değil, b.k yoluna gitmemden korktuğu için beni zorluyordu.

Berkay doğana kadar bana karşı daha hoşgörülüydü de şimdi kendi sorumluluğuda ikiye katlanmıştı. Birde beni düşünmek istemiyordu da tabii bu beni yanlış bir salağın kollarına atmasınıda gerektirmiyordu.

Kendi kendime düşüncelerimle boğuşurken, telefonuma tanımadığım bir numaradan mesaj geldi.

"Yarın akşam müsaitsen, borcumu ödeyebilirsin" Mesaja öylece boş boş baktım. Sonrasında o kısacık an geldi gözümün önüne ve utançla yorganı kafama kadar çektim. Ben yarın akşam o adamın yüzüne nasıl bakacaktım. Neden yarın akşam demiştiki şimdi? Keşke başka bir geceye atsaydı.

Yarın akşam bana demeyecek miydi, "İmanına kadar milletle dövüşüyorsun da sokak köşelerinde, elin herifleriyle yiyişmeye utanmıyor musun?", diye.

"Daha başka bir gün olmaz mı?", diye yazdım. Mesaj gecikmedi;

"Yarın akşamım kesin boş, sonrası için olmayabilirim. Ne o sözünü yiyecek misin?", diye yazdı.

Cevap karşısında kala kaldım. Bizde söz bir kere ağızdan çıkardı. Madem "Gelirim", demiştim o zaman gidecektim ve yiyeceğim lafları, yutmasamda azıcık gargara  yapacaktım.

"Asla! Kaçta ve nerede buluşacağız?"

"Seni saat 18:00'de Tolga'nın dükkanın önünden alırım", diye yazdı.

"Olur", dedim görüldüde bıraktı başkada bir şey yazmadı. Bende ışığı söndürüp, daha fazla bu gece yaşadığım saçmalıkları düşünmemek adına, uyumak için kendimi zorladım.

Ertesi gün geç uyandım. İzin günümdü, içimde tuhaf bir heyecan vardı. Akşam onunla çıkacağım için olmamasını dileyerek yataktan kalktım.

Annemden ses seda gelmiyordu. Evi dolaştım, seslendim ama yok. Annem yine abimlere geçmişti demek ki. Rahat rahat kahvaltı ettim, güzelce odamı topladım. Saçlarımı ıslatmadan duşumu aldım ve kuaföre gittim. Dipleri çıkan saçlarımı boyattım. Fön çektirdim. Akşam için değil canım, rutin aylık bakımım. O fasulye sırığına güzel görünmek gibi asla bir uğraşım olamaz... olamaz di mi...

Seni Sevebilir Miyim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin