Baki Amca ve Nevin Teyze, Baki Amcanın işi çıkınca mecburen erken kalktılar. Ben de arkalarından izin isteyip, çıktım. Fasulye sırığının;
— Gideceğin yere bırakayım, diyen sesiyle durdum.
— Sağ ol, teşekkür ederim, hiç gerek yok, dedim arkama dönüp, ters ters yüzüne bakarken. Güzel bir motorun yanında duruyordu.
— Arada Nevin Annem var ne de olsa, dedi ukala bir şekilde.
— Senin kullandığın motora binmem ben, dedim başımı sağa doğru yatırıp, kaşlarımı kaldırırken. Motoru bana vercekse benim için hiçbir mahsuru yoktu, o motorla Fizan'a bile gidebilirdim.
— Çok ön yargılı gördüm seni, dedi ukalalığını katmerleyerek.
— Hadi fasulye sırığı uza, buradan sana ekmek çıkmaz. Sen yoluna ben yoluma, dedim arkamı dönerken. Benim olamayacak şeylerin hayalini kurmayacak kadar akıllıydım. Hem motor hem de sahibi için geçerliydi bu söylediğim.
— Sen nasıl bir şeysin ya ben seni bir türlü anlamadım. Kendini boy aynasında falan mı görüyorsun acaba? Böyle bir böbürlenmeler, diklenmeler, herkese tepeden bakmalar. Bayansın diye kimse sana karşılık vermemiş olsa gerek, kendini yenilmez falan zannediyorsun galiba, dedi sert bir şekilde.
Arkamı döndüm, kollarımı göğsümde kavuşturdum. Tek kaşımı kaldırıp, yüzüne dik dik bakarken;
— Hiç kimse mükemmel değildir, diye bir söz vardır bilir misin?, dedim başını salladı;
Hah işte oradaki "Hiç kimse" benim. Yani senin dalga boyun bana yetişmeye yetmez. Boyun beni geçer ama beni anlamaya frekansın kısa kalır. O yüzden benden uzak dur. Ayrıca bayan değil KADIN, dedim ve topuğumun üzerinde 180 derece dönüp, hızla yürümeye başladım.Kendini ne zannediyordu ki bana her seferinde hakaret etme hakkını kendinde buluyordu. Evet asiyim, evet vahşiyim ama bunlar bana zıt gidenlere gösterdiğim yönüm. Levent benim damarıma basmadığı için gayette güzel anlaşıyoruz. Bir kere bile dikenlerimin tadına bakmışlığı yok. Aksine birisi beni sorsa "Minnoş, ponçik bir kız", der. Der yani kesinlikle eminim.
Kendi kendime söylenerek, metroya kadar son hızla yürüdüm. Arada telefonum çaldı ama bakmadım bile. O sinirle telefonu açsam kesin hırsımı karşımdakinden çıkartırdım.
Annemi evde televizyon başında buldum. Aşçılık yarışmasında yine bir genci gözüne kestirmiş, takım tutan taraftar gibi ona tezahürat yapıyordu. Bana kısaca;
— Hoş geldin, karnın açsa mutfakta yemek hazır, dedi o kadar. Sonrasında tekrar evle bağlantısı kesildi, stüdyoya astral seyahate çıktı.
Odama gidince telefonuma baktım. Nevin Teyze ve Levent aramıştı. Levent'e kısaca;
"Eve şimdi geldim. Seni sonra arasam olur mu? Çok yorulmuşum", yazdım.
"Tabii tabii yarın görüşürüz. İyi uykular", yazdı. Nevin Teyzeyi mecburen aradım.— Kızım aniden çıktık kusura bakma. Annene selam söyle. Birgün size gelmek istiyorum, annene ilet, diyecektim, dedi o yumuşacık sesiyle.
— Estağfurullah Nevin Teyze ne demek. Ben anneme iletirim çok mutlu olacağına eminim, dedim ve telefonu kapattık.
Ertesi gün izinli olduğum için sadece makyajımı çıkarttım ve direk pijamalarımı giydim. Bu hafta mahallenin çocuklarına sözüm vardı. Çift kale maç yapacaktık. Maçtan sonra sucuk gibi eve geleceğim için duşumu maç sonrasına bıraktım.
Samet'le Funda'nın apartmanın yanında boş bir arazi vardı. Oradaki tek katlı ev yıllar önce yıkılmış, yerine apartman dikileceği söylenmişti ama o apartman asla yapılmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Sevebilir Miyim?
Ficción GeneralMerhabalar ben Ebru Durul. Okuyacağınız bu hikaye benimle ve ailemle ilgili. 24 yaşındayım. İstanbul'un kalbur üstü semtinin, ünlü bir giyim mağazasında, müdürüm. Yedi sene önce babamı kaybettiğimden beri aslında kendimi ve onun katilini arıyorum...