İnsan, daima, kendisine öğretilen, doğru denilen kurallar ve kalıplar içinde yaşar. Tembeldir; gözündeki at gözlüklerinin izin verdiğinin dışına bakmamakta. Bunu yenmektir, Büyük Savaş. Kendi zayıflıklarını kabul etmeden, aydınlanamaz insan.
"Ne dediğinin farkında mısın sen Jin!?" Jimin'in sesi tüm sarayda yankılanmış, uzun boylu olan ürkerek başını eğmişti. "Özür dilerim, özür dilerim.. yemin ederim hiç anlayamadım." Titreyen sesi pişman olduğunu ne kadar belli etsede sarışın ikna olmamış, tahtından inerek meleğe doğru sert adımlar atmıştı.
"Benim aşkımı, eşimi.. Kendi ellerinle onlara verdin, şimdi sana ne yapmamı bekliyorsun. Ha!?" Önündekinin suratına sert bir yumruk atmış, yere düşen bedene bakarken elinden mavi bir sisin çıkmasını sağlamıştı. "Sana güvenmiştim Jin, ama bunu boşa çıkardın."
Jin korkuyla beyazlar içindeki prensine bakmış, elinden mavi sislerin çıktığını gördüğünde başını iki yana sallamıştı. "Yapma, Jimin. Bana bir şans ver, yalvarırım!" Diyerek haykırmış, eliyle kendini korumak adına yüzünü kapatmıştı. Sarışın garip bir kahkaha atarak geriye adımlamış, sendeleyerek orada bulunan herhangi bir sandalyeye atmıştı bedenini.
Birini öldüremeyecek kadar güçsüz, sevgilisini kurtarmak içinde dünyayı yakacak kadar güçlü hissediyordu. "Canım yanıyor, onu şeytanların olduğu bir yerde öylece bırakmak.. c
Canımı yakıyor." Kısık sesiyle konuşmuş, sonunda Jimin'in sakinleştiğini anlayan uzun boylu ayağa kalkarak prensinin önüne kadar gelmişti. "Jimin gerçekten üzgünüm, bir plan yapıp onlara saldıracağım ve Yoongi'yi geri alacağım. Söz veriyorum." Diyerek ellerini önünde birleştirmişti."Yoongi'ye bir şey yapmadıklarını nereden biliyorsun?" Prens sonunda kendini toparlayabildiği kadarıyla konuşmuş, Jin hemen cevaplamıştı. "Taehyung şeytan değil, melez ve kalbi tamamen iyilikle dolu. Bu zamana kadar nasıl Jeon'un yanında durdu bilmiyorum. Şeytanlar 13 yaşına geldiğinde melezlere ihtiyaç duymazlar oysa."
"Birbirlerini seviyor olabilirler mi?"
Jin duyduğu soru ile birkaç saniye düşünmüş, aniden tanıştıkları ilk günü hatırladığında şaşkınca karşısındaki prense bakmıştı. "Sanırım evet, birbirlerini seviyor olmalılar." Sarışın hızla ayağa kalkmış, ayakkabısının çıkardığı o tok sesle birkaç adım atmıştı salonda.
"Birkaç gün kaleyi izleyin, neler olup bittiğini görün. Savaştan önce onlara saldırmak çok kayıp vermemizi sağlar.. Yoongi'nin iyi olup olmadığını da kontrol edin, bir şeyler düşüneceğim. Eğer Yoongi'ye en ufak bir zarar geldiğini görürsen hiçbir şey düşünme, sadece saldır." Adımları sonunda yeniden tahtını bulmuş, otururken elini kapıya yönelterek sertçe açılmasını sağlamıştı. "Şimdi çık dışarı ve hemen oraya git."
-
Jin o günden beri her gün kaleye gelmiş, uzaktan tüm odaları izleyerek kendi izini belli etmemeye çalışmıştı. Jeongguk her an kokusunu alabilir ve tek bir bakışta onu öldürebilirdi. Bunu kendisi de biliyordu fakat yaptığı çok büyük bir sorumsuzluktu ve kendini bu yüzden ölmeye hazır hissediyordu. "Sadece Taehyung'un iyi biri olduğunu düşünüp Yoongi'yi ona teslim etmemeliydim." Dediği sırada Yoongi'nin sesini duymasıyla ağacın arkasından biraz daha başını uzatmıştı.
Kalenin içinde olsa bile insan olduğu için Jin onu duyabiliyordu, lâkin melezleri veyahut şeytanları duyamıyordu. Yine de Yoongi'nin dediklerinden yola çıkarak Taehyung'un ağladığını hissetmiş, yutkunarak parmaklarını ağacın dallarına sürtmüştü. "İyi haber, Yoongi teselli verecek kadar sağlıklı. Kötü haber, Taehyung değil." Derin bir nefes almış, bu sırada uzaktan gördüğü şeytan ve melez yüzünden gözlerini kısmıştı. "Bunlar arkadaşları falan mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mastema - taekook. ✓
FanfictionJeon Jeongguk, yüce Mastema'nın soyundan gelen bir iblistir. Yapılacak savaşa kadar, eğitilmek üzere melez Kim Taehyung'a bırakılır. semekook uketae tamamlandı.