three.

7.1K 799 81
                                    

“Kurtuluş yok bu kara yazgıdan” diyor Baudelaire: terk edilmiş, yalnız ve lanetlenmiş. Peki Şeytan’da onun gibi değil mi ? Terk edilmiş, yalnız ve lanetlenmiş. Aynı kara yazgıyı bölüşüyorlar. Belki de bu duygu yaklaştırıyor şairi Şeytan’a.

"Yemin ederim, kendimi öldüreceğim bu gidişle!"

Hoseok'un sabah sabah bağırışları yüzünden yavaşça ayağa kalkmış ve gözlerimi ova ova ana salona ilerlemeye başlamıştım. "Neden öldürüyorsun yine?" Dediğim zaman, susmuş ve bana dönmüştü.

"Ah, uyandın mı? Jungkook daha uyanmadı, haberin olsun." Gözlerini bana diktiğinde gülümsemiş, yanına adımlamıştım. "Tamam ama neden ölmek istiyorsun?" Demiştim, "Namjoon mu yine?"

"Ah, o şeytandan bahsetme bana lütfen. Pislik adam, nefret ediyorum ondan!" Diyerek önünde bulunan çikolatayı büyük bir şekilde ısırmıştı, "Zamanında onu sevdiğime inanamıyorum." Kıkırdayarak yanına oturmuş ve çikolatasından ufak bir parça kopararak ağzıma yollamıştım.

"Hep böyle diyorsun ama birkaç gün sonra yanından ayrılmıyorsun." Kaşlarını anında çatarak bana bakmış, omzuma vurarak gözlerini devirmişti. "Öyle bir şey ne zaman olmuş?" Gözlerimi kısmış, düşünüyormuş gibi halı desenini incelemiştim bir süre. "Ah, şey.." Sonunda yüzüne doğru dönmüş, gülümsemiştim. "İki hafta önce, üstün başın dağınık bir şekilde eve gelmedin mi sen?"

Duyduğu şeyle hızla susmuş, kollarını birbirine dolayarak önüne dönmüştü. Tam o anda adım sesleri işittiğimde, hızla ayağa kalkmış ve koridorun sonunda duran Jeongguk'a bakmıştım. İçimdeki büyük heyecana yenik düşerek, koşar adımlarla önüne gelmiş ve ellerimi omuzlarına yerleştirmiştim.

"Günaydın, iyi misin, Mastema sana bir şey yaptı mı, neden erken uyandın?" Art arda sorular sorduğumdan, hızla susmuş ve Jeon'a bakmaya devam etmiştim. Ancak cevap vermemiş, başını omzuma yaslayarak öylece beklemeye başlamıştı. "Sorun ne?"

Elleri yavaşça belimin iki yanına ulaşmış, tamamen etrafımı sarmıştı. Kalbim istemsizce hızlanırken, onun gibi ellerimi boynuna dolamış ve yavaşça ensesine doğru yaslamıştım. "Yorgunsun, uyuman gerekiyor."

"Birlikte uyuyalım, lütfen."

Dediği şeyle kaşlarımı kaldırmış, birkaç saniye sonra kendime gelerek başımı sallamıştım. 20 yıllık yaşantısında ilk defa benden böyle bir talepte bulunmuş ve ilk defa lütfen diyebilmişti. "Tabiki, gel hadi." Ellerimden tekini yavaşça onun eline doğru değdirmiş, sonunda sıkıca kavramıştım. Belimden ayrılan elleriyle, onu kendime doğru çekmiş ve adımlarımı odasına doğrultmuştum.

Bir iki dakika sonunda, odasına girmiş ve onu yatağa doğru itmiştim. Sırt üstü yatağa düştüğünde, gülümseyerek bana bakmış, beni kendine doğru çekmişti. "Çok güzelsin." Dediğinde, yutkunarak ona dönmüş, ellerimi yavaşça beline sarmış ve başımı omzuna yaslayarak kıkırdamıştım. Bedenim öylece bacaklarının üstündeydi, iyi bir pozisyonda değildik. Ancak her zaman bunu yapar olmuştuk, ne zaman ilişkimizin içine arzu girmişti hatırlamıyordum ancak bir gün ikimizde patlayacaktık.

"Güzel miyim?" Ellerini saçlarıma çıkartmış, yavaşça okşayarak başını sallamıştı. "Evet, güzelsin." Gülümseyerek iyice ona sırnaşmış ve başımı omzuna sürtmüştüm. Konuşmamıza gerek yoktu, konuşmadan her şekilde anlaşıyorduk. Bu nedenle sadece iç çekmekle yetinmiş, gözlerimi sıkıca kapatarak uyumaya çalışmıştım.

Normal şartlar altında kesinlikle uyuyamazdım ancak Jeongguk'un elleri beni mayıştırmaya yetiyordu. Sonunda cidden derin bir uykuya doğru açılmış ve bilincimi yavaşça kaybetmiştim.

***

"Uyansana, fazla uyumuşuz." Duyduğum boğuk sesle, yavaşça gözlerimi aralamış, Jeongguk'a bakarak başımı sallamıştım. "Ah, evet. Günaydın?" Diyerek yatakta doğrulmuş, ellerimi iki yana açarak etrafı süzmüştüm. "Tanrım, resmen hava kararıyor. Bu kadar fazla uyuduğumuza inanamıyorum."

"Seninle yatınca, kokun yüzünden mayışıyorum." Dediğinde yutkunmuş, yavaşça ellerimi birbirine sürtmüştüm. "Pek güzel koktuğum söylenemez." Güldüğünde istemizce ben de gülümsemiştim, "Sen kendi kokunun farkında değilsin, ne yazık."

Gözlerimi yüzünde gezdirmiş, dudaklarımı birbirine bastırarak başımı sallamıştım. "Tamam tamam, sen de kendi özelliklerinin farkında değilsin gerçi." Dudaklarını kıvırmış, yüzünü yavaşça boynuma yaklaştırmıştı, "Öyle mi? Bilmediğim özelliklerimi bana sayar mısın?" Nefesini boynuma verdiğinde, sıcaklığı ile titrediğimi hissetmiştim. Ellerimden tekini sırtına çıkartmış, başımı geriye atarak yutkunmuştum.

Bu hareketim ona daha fazla yer açmaktan başka bir şey yapmamıştı. "Özelliklerini sana sayamam." Cevabım ile durmuş, başını yavaşça sallayarak geri çekilmişti. Eksikliğini anında hissetsemde bunu önemsemeden gözlerimi kırmızı gözlerinde gezdirmiştim. "Evet, ben de sana özelliklerini sayamazdım."

"SİZİ SİKİK HERİFLER, KALKIN LAN ARTIK ŞU YATAKTAN!" Duyduğum bağırma sesiyle, irkilmiş ve Jeongguk'un sırtından elimi çekmiştim refleksle. "Tamam, kalkıyoruz işte." Diyerek yavaşça ayaklarımı yerle buluşturmuş, sinirle bir nefes vermiş ve Jeongguk'a dönmüştüm.

Tam bu sırada gözlerini üstümde gezdirmiş, mırıldanmıştı. "Hazırlan, diğer evrene gidiyoruz."

GEÇİŞ BÖLÜMÜ SONU.

-biraz geç attım ancak bugünden itibaren yeni bölümlerin hepsini atacağım.

mastema - taekook. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin