Benim ihtiyacım yok kurbanlarınıza, ama onun faydası sizedir. Et olarak da ruh olarak da. Ben, çöle gömülecek olan milyonlarca kurbanı kesmenizi emreden sahte tanrı değilim! Kan sarhoşluğu içinde ve tatmin edilmemiş şehveti zevklerin tatmini ile öldürülür o kurbanlar ve cennet umulur bunun için. Ne kadar riyakarca!
Eve geldiklerinde ikisi de konuşmamış, sadece odalarına kapanmışlardı. Hoseok'un klasik 'akşam yemeği hazır, gelin ve zıkkımlanın' lafı üzerine masaya gitmek zorunda kalmışlar ve tuzu uzatırken dahi Jeongguk'un laf sokmalarına dayanamayan Taehyung sinirle masadan kalkıp bahçeye doğru yürürken bağırmıştı. Gerçek bir ruh hastası olduğuna inanıyordu, kesinlikle duygularını anlayamıyordu. Arabada gayet mutluyken, şimdi Taehyung'a sürekli laf çarpıtmaya çalışıyordu. Öyle ki Taehyung hiçbir şey yapmadığına inanıyordu.
Eh, şimdi ise içinde tuttuklarını yüzlerine sinirle boşaltıyorlardı.
"Bu seni ne kadar alâkadar ediyor Jeon? Dışarıda elbette birçok yabancı ile konuşmak zorunda kalacağım! Jin denen herif karşıma çıkarsa da şüphe çekmemek için konuşmak zorundayım, bir insandan korkacak değilim kendimi savunabilirim." Demişti Taehyung arkasına dönerek, Jeongguk ise afallamış ve gözlerini kısarak melezine bakmıştı. "Sen benim melezimsin, senin sahibinim ve o adamla konuşmanı istemiyorum." Taehyung sinirle kaşlarını çatmış ve geriye doğru adımlamıştı. "Bana.. bana diğer şeytanlar gibi olmayacağına söz vermiştin. Beni özgür kılacağına söz vermiştin. Kıskançlık krizlerin yüzünden hiçbir insanla konuşmamı istemiyorsun!"
"Bana sesini yükseltme!"
Taehyung sinirle başını sallamış ve gülerek saçlarını geriye atmıştı. "Aynen." Demişti etrafa bakarken, bir tane bank ve salıncak vardı. "Taehyung sesini yükseltmesin, Taehyung başka insanlar ile iletişim kuramasın, Taehyung olmayan arkadaşlarıyla bile buluşamasın. Taehyung ne yapsın Efendi Jeongguk? Şurada kalan birazcık ömrümde özgür bir şekilde dolaşmak istiyorum sadece ama aptal bir adamın bana iltifatlar etmesi yüzünden Jeongguk beni bu kaleye hapis etmek istiyor."
Jeongguk'un gözleri kırmızının en derin tonlarına bürünürken, bu Taehyung'un sadece tek gözü için geçerliydi. Şeytan ellerini Taehyung'un omuzlarına koymuş ve sakin olmak adına derin bir nefes almıştı. "Bak melez." Aldığı nefesi esmerin yüzüne doğru üflemiş ve hemen ardından konuşmaya devam etmişti. "Şeytanlar duygusuz değildir."
"Ya öyle mi? Neden bu kadar duygusuzsun o halde?"
Jeongguk sinirini göstermemek için kendini sıkarken, Taehyung ise gevşek gevşek sırıtıyordu. "Tamam diyelim ki öyleyim ancak, gerçekten duygularım var ve ben seni kıskanıyorum. Bunu kendin de söyledin, seni deli gibi kıskanıyorum bu doğru."
Taehyung duyduğu şeyle gülmeyi bırakmış ve yutkunarak şeytanına bakmıştı. İkisinin de kırmızı gözü saniyesinde solmuş ve yerini sakinliğe bırakmışlardı. "Gerçekten kıskanıyor musun?" Demişti mırıltılı bir tonda.
"Fazla." Şeytan fısıltısını melezinin yüzüne doğru vermiş ve yavaşça dudaklarına yaklaşmaya başlamıştı. Melez ise heyecanla gözlerini kapatmış ve beklemeye koyulmuştu.
"SİZ İKİNİZ OROSPU ÇOCUĞUSUNUZ! MASAYI TOPLAMAMA YARDIM EDİN, BEN HİZMETÇİ DEĞİLİ- YUH ÖPÜŞÜYOR MUSUNUZ LAN SİZ?!"
Melez büyük bir hızla şeytanı itmiş ve kahkaha atmıştı, "Sadece bıyıklarımın çıkıp çıkmadığına bakıyordu." Dediği an şeytanı başını iki tarafa sallamıştı. "Hayır." Hoseok'a dönmüş ve başını sağa yatırmıştı. "Eğer senin gibi bir piç sikiliyormuş gibi bağırmasaydı, hayatımın en iyi on dakikasını falan geçirebilirdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mastema - taekook. ✓
FanfictionJeon Jeongguk, yüce Mastema'nın soyundan gelen bir iblistir. Yapılacak savaşa kadar, eğitilmek üzere melez Kim Taehyung'a bırakılır. semekook uketae tamamlandı.