Şu kitap bir anda patlasa, herkes okumaya başlasa, hayat güzel olsa, okuyucularım da yorum yapsa..
İnsan ne iyidir ne de kötü, hem şeytan vardır içimizde hem de melek. Hangisini uyandırırsak, hangisini beslersek, o ele geçirir ruhumuzu.
Taehyung elindeki kahvenin dibini yavaşça sallamış, ardından kırmızı ve siyah olan gözünü büyük toplantı odasında gezdirmişti. Şükürler olsun ki gözleri düzelmişti, kendini şimdi daha iyi hissettiği kesindi. Ancak içindeki anlamsız his onu bir türlü bırakmıyor, kendini kötü hissetmeden duramıyordu.
Dakikalarca öylece salladığı bardağa bakmış, sonunda yanındaki sandalyenin bir anda çekilmesiyle o tarafa dönmüştü. Yoongi gülümseyerek melezi süzmüş, ardından elindeki iki bardaktan tekini melezin önüne koymuştu. "Artık soğudu o, bunu iç." Dedikten sonra Taehyung'un tuttuğu bardağı almış, köşeye bırakarak yeniden ona dönmüştü.
"İçimde çok kötü bir his var, ağlamak istiyorum, kusacak gibiyim." Taehyung zorlukla konuştuğunda Yoongi endişe ile ayağa kalkmış, arkada oturan Hoseok'a seslenmişti. "Hoseok, Taehyung'a bakar mısın?" Melez koltuktan hızlıca kalkarak Taehyung'un yanına gelmiş, elini alnına koyarak derin bir nefes vermişti. "Belki de hasta olacaksındır." Dediğinde Taehyung gözlerini devirmiş, başını iki yana sallamıştı. "Hadi ama, alakası bile yok."
Hoseok kaşlarını çatarak bu sefer yavaşça elini melezin mührüne sürtmüş, hızla geri çekerek yutkunmuştu. Yoongi ikisini de izlediği için yaptığı hareketi kaçırmamış, kaşlarını kaldırmıştı. "Ne oldu?" Sorusu ile Hoseok başını iki yana sallamış, cama doğru yürümeye başlamıştı. "Sorun yok, elektrik çarptı aptaldan." Demiş, hızlı bir şekilde temiz havayı içine çekmeye çalışmıştı.
Birkaç saniye boyunca öylece camda durmuş, gözlerini kapatarak dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Mührü iğrenç bir enerji yayıyor, bir şey olmuş olmalı. Lanet olsun.." Başını iki yana salladığı sırada ana bahçeye giren Jimin'i gördüğünde şaşkınca öylece olduğu yerde kalmış, hızla arkasını dönerek bağırmıştı. "Geldiler, bir şey olmamış!"
Taehyung heyecanla ayağa kalkarak kapıya koşmuş, Yoongi'de aynı şekilde onunla koşarak ana kapıya varmışlardı. Kapı açıldığı gibi Jimin ile yüzyüze geldiklerinde Yoongi hızla kollarını meleğe sarmış, gülümsemişti. "Tanrı'ya şükür, iyisin." Dediğinde Jimin öylece olduğu yerde kalmış, kolunu bile oynatamamıştı.
Taehyung etrafa birkaç saniye baktıktan sonra yutkunmuş, zorlukla gülümseyerek mırıldanmıştı. "Şey Jeongguk nerede?" Melek sanki bu soruyu beklemiyormuş gibi birkaç adım gerilemiş, bu da Yoongi'nin afallamasına sebep olmuştu. Hâlâ üstü başı kan içindeydi.
"Taehyung, mührün acıyor mu?" Jimin yüzündeki donuk ifade ile yavaşça Taehyung'a yaklaşmış, başını eğmişti. Melezin içindeki kötü duygular aniden daha da büyümeye başlamış, lakin bunu belli etmemeye çalışarak başını iki yana sallamıştı. "Hayır, acımıyor." Dediğinde Jimin işaret parmağını mühürün üzerine koymuş, neredeyse yanan parmağını hızla geri çekerek derin bir nefes vermişti. "Jeongguk acı çekmemen için son anında mührünü korumuş olmalı, sana acı çektirmek yerine enerjisini dışarı yayıyor. Ama kötü hissetmene engel olamaz.."
Taehyung duydukları ile anında başını iki yana sallamış, yeniden zorlukla gülmüştü. "Son anında derken, ne demek istiyorsun?" Dediğinde Jimin sertçe yutkunmuş, sonunda dayanamayarak Taehyung'un elini tutmuştu. "Pekâlâ tamam, önce oturalım." Melez birkaç saniye öylece meleği süzmüş, anında ellerini kendine çekerek kulak acıtırcasına bağırmıştı. "Sikeyim ne oturmasından bahsediyorsun, Jeongguk nerede!?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mastema - taekook. ✓
FanfictionJeon Jeongguk, yüce Mastema'nın soyundan gelen bir iblistir. Yapılacak savaşa kadar, eğitilmek üzere melez Kim Taehyung'a bırakılır. semekook uketae tamamlandı.