Ben, sizin güçsüz çılgın kurtarıcınızın sulu kanına işaret parmağımı daldıracağım ve onun dikenle yırtılmış alnı üzerine: Kötülüğün gerçek prensi, kölelerin kralı! ibarelerini yazacağım.
"Erken savaş talebinde bulun, bir ruh gönder yanlarına."
Jimin her zamanki tahtında otururken ince sesiyle mırıldanmış, önünde duran meleklerden birine doğru konuşmuştu. "Elbette efendim, ruhlardan birini arındırıp gönderiyorum." Meleğin kısık sesi tüm salonda duyulmuş, hızlıca bulunduğu ortamı terk etmişti.
Neredeyse bir hafta geçmişti, artık sevdiğinden yeterince uzak kaldığını ve özleminden delirdiğini hissediyordu. "Sana gelince Jin, orduyu nasıl kontrol ediyorsan aynı şekilde buna devam et. Beni yine hayal kırıklığına uğratma."
Jin birkaç saniye öylece prense bakmış, başını sallayarak cevaplamıştı. "Bundan emin misin? Hâlâ hazır olduğumuzu hissetmiyorum, beş ay gibi bir süremiz varken bunu günlere mi çevireceksin?" Jimin hızla tahtından inmiş, üzerinde bulunan beyaz pelerini geriye ittirerek meleğin önüne gelmişti. "Canımı sıkıyorsun, yeterince başıma dert açtın. Dua et en iyi adamlarımdansın, bu işi de batırırsan seni cehenneme atarım."
Melek hızla bakışlarını kaçırmış, bir şey deme gereksinimi duymamıştı. "Güzel, diğer herkes işinin başına dönsün." Jimin etrafındakilere bakıp söylenmiş, hızla arkasını dönerek salonu terk etmişti.
"Jin, sen iyi misin?" Genç kız ufak adımlarla arkadaşının yanına gelmiş, pembe saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırarak dudaklarını aralamıştı yeniden. "Efendi Jimin ile böyle değildiniz, bu sıralar fazla gergin biliyorum ama seni üzmesi canımı sıkıyor." Dediğinde Jin gülümsemiş, başını eğmişti.
"İyiyim Mina, hatamı yüzüme vuruyor sadece. Hak ediyorum yani, seni burada görmesin hadi işine dön." Mina mavi gözlerini birkaç saniye kırpıştırmış, ardından başını sallayarak geriye adımlamıştı. "Herkes hata yapar, melekler bile. Ama büyük ihtimalle birkaç güne hata yapacak melek kalmayacak."
--
"Benimle yürüyüş yap."
Jeongguk karşısında oturan meleze bakmış, hızla gözlerini üzerinde gezdirip başını eğmişti. "Bilmiyorum, belki benimle zaman geçirmek istersin." Dediğinde Taehyung şaşkınca şeytanı incelemiş, ardından hızla başını sallamıştı. "Evet isterim, hadi gidelim."
"Hemen şimdi mi?"
"Evet? Bu hâlini çok nadir buluyorum."
Taehyung heyecanla üst kata koşturmuş, odasına girerek dolabından sevdiği kıyafetleri üstüne geçirmişti. "Onu birkaç duyguyu hissederken görmek beni mutlu ediyor." Diyerek gülümseye devam etmiş, başına bir şapka taktıktan sonra alt kata ilerlemeye başlamıştı. Bu sırada adımlarını yavaşlatmış, Yoongi'nin kaldığı odanın kapısının önünde durarak derin bir nefes vermişti.
"Yoongi?" Kapının arkasından mırıldanmış, cevap gelmediğinde içeri girerek yatakta kitap okuyan bedene bakmıştı. "Şey, iyi misin?" Taehyung'un sesiyle irkildiğinden titremiş, ardından hızlıca başını sallamıştı Yoongi. "Evet, ne zaman buradan çıkacağımı hayal ediyordum."
Taehyung duyduğu ile buruk bir gülümseme bırakmış, gözlerini kaçırarak elini üstüne sürtmüştü. "Özür dilerim, keşke sana yardım edebilsem." Diyerek yeniden insana bakmıştı. "Psikolojimi iyi tuttun, en azından bu konuda bir şeyler yapabildin." Yoongi'nin dediği ile başını sallamış, Jeongguk'un bağırması ile telaşla arkasına dönmüştü. "Şey gitmem gerekiyor, ama inan bana kimsenin sana zarar vermesine izin vermeyeceğim. Sen.. sen benim ilk dostumsun, kim olursan ol. Sana bunları yaşattığım için tekrardan özür dilerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mastema - taekook. ✓
FanfictionJeon Jeongguk, yüce Mastema'nın soyundan gelen bir iblistir. Yapılacak savaşa kadar, eğitilmek üzere melez Kim Taehyung'a bırakılır. semekook uketae tamamlandı.