two.

8.1K 906 364
                                    

Artık biz, yaşamamızı ya da ölmemizi umursamayan merhametsiz bir “Tanrı”nın önünde titreyen, yalvarıp yakaran zayıf insanlar değiliz. Biz onurlu, gururlu insanlarız - biz Satanistiz!

Taehyung:

Gözlerimi yemek salonunda gezdiriyor ve sinirle Jeongguk'u arıyordum. 20 yaşında, baskın ve fena ateşli bir çocuk olması onu bebek ruhundan uzaklaştırmıyordu. Görevim son bulmuştu, artık yalnızca Jeongguk'un sonsuzluk yaşına erişmesi için bekliyordum. Bu sebeple eskisi kadar duygusuz değil, daha çok kendim gibi davranmayı seçiyordum. Jeongguk buna izin veren bir şeytan olmayı seçmişti. Yarattığım şeytan duygusuz, acımasız bir varlık olmuştu 20 yaşına basıp bana ihtiyacı olmadığı andan sonra içimde garip hisler beslemeye başlamıştım. Eskisi gibi duygusuz, soğuk veyahut acımasız hissetmiyordum. Ben Taehyung olmuştum, gariptim, duygularım değişmişti. Bunu Jeongguk'un artık beni özgür bırakmasına veriyordum. Belki de kendimi keşfetmiştim.

Ve şimdi de uzun zamandır oynamayı istediğim o oyunu oynuyorduk, saklambaç. Haftalarca yalvarmamın sonucunda ikna olmuştu.

Bu küçük ayrıntıyı umursamadan, hızla masaların altına bakmış ve orada bulamayınca şovalyelerin arkasına bakmıştım. "Jeongguk, neredesin?" diye bağırmış ve arkamı döndüğüm sırada koridordan koşma sesi işitmiştim.

Sırıtarak koridora ilerlemiş, fısıltıyla mırıldanmıştım, "Bence bizim Jeon.." hızla perdeyi çekmiş ve bağırmıştım, "BURADA!" Ancak karşılaştığım boşlukla kaşlarımı çatmış, sinirle konuşmuştum. "Gerçekten yeter, çık art-" aniden boynumda hissettiğim kollar ile ufak bir çığlık atmış ve hızla kurtulmaya çalışmıştım.

Jeongguk'un kahkaha sesini işittiğimde sinirle arkamı dönmüş, göğüsüne vurarak kaşlarımı çatmıştım. "Ya korkudan ölseydim?" demiştim huysuz bir tavırla. Jeongguk ise daha fazla gülmüş ve beni kollarına doğru alarak yürümeye başlamıştı.

Buna alıştığım için, hızla kendi kollarımı boynuna sarmış ve başımı omzuna koymuştum. "Jeongguk, bir şey söyleyeceğim." Demiştim ayaklarımı sallandırırken, dudaklarından bir 'hm' sesi çıktığında devam etmiştim, "Haftaya.. diğer evrene gideceğiz. Heyecanlı mısın? Sonuçta 20 yılın ardından anne ve babanla tanışacaksın, kral ve kraliçe ile." Demiştim heyecanla, o ise düz bakışlarını devam ettirmişti.

"Yani, klasik bir aile tablosu göreceğim. Bunun için heyecanlanmama gerek yok. Kralmış, kraliçeymiş.. Bunlar pek umrumda değil. Neyse, Mastema ile konuşacağım." Son cümlesiyle istemsizce titremiş ve gözlerimi yummuştum. Yüce şeytanın ismi, resmen titrememe sebep oluyordu ve Jeongguk onunla işbirliği içindeydi. Kesinlikle bu çocuk korkusuzdu, bu nedenle ona hep hayrandım. Mastema beni her zaman geriyordu, ben bir şeytan meleziydim ve ondan bu kadar korkmam normal değildi. Cidden karakterim çok değişmeye başlamıştı.

Jeongguk'u ben yetiştirmiştim, ancak kısa zamanda her şeyi kendi zihniyle çözmüş ve bana ihtiyaç bile duymamıştı. Bir orduyla savaşacağını söylediğimde bile dediği tek şey, "hallederiz." demek olmuştu.

Aklıma gelen sahneyle istemsizce gülmüş ve kucağında olduğum bedenin dikkatini çekmiştim. Jeongguk tek kaşını kaldırarak bana baktığında, ben de ona bakmış ve mırıldanmıştım, "Aklıma 11 yaşında olduğun bir anı geldi de." Dediğimde gözlerini devirmişti. "Şu an kimin kucağında olduğuna dikkat et." demekle yetinmişti.

Halimden memnun bir tavırla omuzlarımı silkmiş ve ana salona geçmiştik. Salonda bulunan büyük koltukta oturan Hoseok'u gördüğümde resmen cırlamıştım, "Senin şu anda yemek yapman gerekmiyor mu?" Hoseok bana döndüğünde sırtını kaşımış ardından ağzını şaplatarak ayağa kalkmıştı. "Yaptım," Önümüzden geçerken mırıldanmaya devam etmişti. "Aç mısınız?"

mastema - taekook. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin