Bölüm 7:Yüzleşme

14 4 0
                                    

Yaklaşık 10'dakika olmuştu eve varalı savaş ve polatın ortasında oturmuş ilk yardım çantasından bulduklarım ile onların yarasına pansuman yaptıktan sonra ellerimi yıkayıp mavi koltuğa bıraktım kendimi karşımda beyaz koltukta oturuyorlardı konuşmak için söze giren polat oldu..

"Bizi nasıl buldun çıkman güvenli olmadığını bile bile canını tehlikeye nasıl attın"

"Gps Takip cihazı sağ olsun canınız tehlikede olunca kendi canımı düşünmek bencillik olur du"

"Gerekirse bencillik yap ama birdaha canını tehlikeye atacak hareketler yapma ufaklık"

"Savaş haklı milen biz başımızın çaresine bakarız ama sana zarar gelirse işte o zaman..." lafını yarıda kesmişti gözlerinden yaşlar süzülmeye başlamıştı yada bana öyle geliyordu o ve ağlamak savaşın onun sözünü tamamlaması nefesimin durmasını sağlamıştı..

"Yaşayamayız sana zarar gelirse biz toparlanamayız"

"Merak etme polat toparlar seni odama çıkıyorum ben diğer sorularıma sabah cevap alırım"

ikisini'de aşağıda bırakmıştım odama girdiğim gibi üstümü değiştirmeden yatağıma bıraktım kendimi aşırı yorgundum aslında uykuyu seviyordum telefonumu 09:09 ayarlayıp komodin'in üzerine bırakıp uykuya daldım..

Güneş ışınları odamı ele geçirmişti tabiki uykumu da yarıda bölmüştü iki gündür kabuslarım beni terk etmişlerdi saat 08:30 alarıma daha çok var dı erken uyanmam iyi oldu banyoya girip sıcak bir duş aldım daha sonra uzan zamandır ertelediğim cilt bakımını yapıp banyodan çıkmamla alırımın çalması bir oldu alarımı susturup yatağıma bıraktım gardolapımı açıp giymek için bişeyler baktım elime diz üstü bir etek alıp yatağa bıraktım üstü içinde beyaz bir kazak alıp gardolapı kapattım yatağa bıraktıklarımı giyerek banyoya ilerledim kurutma makinesi ile saçlarımı kurutup ardından düzleştirip banyodan çıktım makyaj aynasına ilerleyip abartılı olmayacak şekilde bir makyaj yaptıkdan sonra uzun potlarımı ayağıma giyerek çantamı ve deri ceketimi alarak odadan çıktım saate baktığım zaman 10:00 geliyordu kız olmak bunu gerektirir salona indigim zaman mavi koltukta savaş ve polatı gördüm karşılarında mehmet var dı bu evde nasıl delirmediğimi sorgulama zamanı geldi..

"Milen bizde seni bekliyorduk günaydın"

Bu bir rüya olmalıydı bunun başka açıklaması olamaz çünkü..

"Sizin saçmalığınıza ortak olmucam akşam görüşürüz."

Kapıya doğru ilerledigim an polatın kolumdan tutup beni diğer mavi koltuğa bırakıp yerine geçmesi üzeri ona kızgın gözlerle bakıyordum..

"tik başlılığın güneş gibi oda beni hiç dinlemezdi kendi bildiğini okurdu"

"Bu adam canımı sıkmaya başladı polat öldür gitsin kimsin hem sen annem hakkında konuşma cüretini kim verdi sana"

Bağırmıştım tüm gözler üstüme dikilmişti polatın cümlesi üzerine ona döndüm.

"Dayımız o bizim milen"

Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi oldum dayımız varlığından haberdar olmadığım dayım bize düşman olan mı bugün Yüzleşme günü ilan edildi sanırsam mehmetin konuya açıklık getirmesini izledim .

"Güneş bir gün bize evlenmek istediğini söyledi ilk de onay verdik kim olduğunu bilmiyorduk çünkü azatın ailesi ile bizim ailemiz kanlı bıçaklı düşmandı öğrendiğimiz zaman güneşe karşı çıktılar annem ve babam bunun üzerine azatla kaçmaya kalktı bunu öğrendiğim zaman ona engel olmak yerine yardım ettim ikizimin gülümsemesi solmasın diye herşeyi göze aldım ailemin öğrenmesi üzerine azatın evine saldırı düzenlendi her iki tarafda birbirini öldürdü geriye kalan ben azat ve güneş kaldık" yutkundu daha fazla devam edemedi onun yerine polat devam etti.

"Evlendiler biz dünyaya geldik ve daha sonra sen çok güzel bir ailemiz vardı bir gün babamın iş için evden ayrılması gerekti savaşla aşağıda oyun oynuyorduk annem seni odada uyutup yanımıza geldiği sırada eve nişan alında camın parçalanmasıyla evin gizli bölümü var'dı evi arasalar bile o bölümü bulmaları zordu annemin mileni alıp oraya saklanın ben seslenene kadar sakın çıkmayın sizi seviyorum demesi üzerine..."elini yumruk yaptı sözü savaş devam ettirdi..

"Seni alıp oraya saklandık sesleri duyamıyorduk olduğumuz yer uzaktı salona sabaha kadar orada kaldık senin uyanmaman bizim için mucizeydi" elini saçlarına geçirip dağıttı sözü dayım olan mehmet aldı..

"Güneşe ulaşamayınca eve geldim kapı açıktı içerden azatın haykırışlarını duydum içeriye girdiğim gibi güneşin" gözlerinden yaşlar aktı sesi zoraki çıktı. O gün o sahneyi göreceğimi bilseydim güneşe engel olurdum savaşla, polatı azattan almak istedim senin öldüğünü söyledi ikiside benimle gelmek yerine azatı seçtiler"

Duyduklarım canımı yakmıştı bir filim şeridi gibi geçip gözümün önünde canlanması tüylerimi diken diken olmasını sağlamıştı bunca zaman bir dayımın olduğunu bilmem mi acı verici, yoksa yaşayan bir ölü olmam mı acı verici, yalan hayatım yeterince yalanla sarılmış olduğu yetmiyor içlerine birde bu yalan eklendi sesizlik oldu karşımda üç adam vardı üçünün de dertleri akla sığar değildi ya ben hangisine güvenicem? "Kendine güven papatyam kendine güveni olmayan kimseye güvenemez unutma" arkamdan gelen sesle mutfağa döndüm tam karşımda annem vardı sandalyede oturmuş bizi izliyordu savaşın bana seslenmesi ile ona döndüm.

"Bişey demicekmisin milen"

Tekrar arkama döndüğüm zaman annem yokdu orta noluyor du aklımı oynatacağımı biliyordum ama bu kadar çabuk olacağını hesaplayamamışım. Ağzımdan dökülen cümleleri tarttım ne desem can yakar diye düşündüm en iyisi susmaktı ayağa kalkıp dış kapıya doğru ilerledim mehmetin cevapı dönmemi sağladı.

"Güneşe o kadar çok benziyorsun ki umarım sonun onun gibi olmaz yeğenim"

"susmak en büyük cevaptır derler bir son olucaksa annem gibi değil babamın sonu gibi olsun isterim dayıcım"

Üçünün de ayağa kalkması beni şaşırtmıştı babamın ölümü nasıl oldu henüz bilmiyorduk yada ben bilmiyordum anlaşılan canımı kendim dışında kimse yakmayacak artık bu kendime sözüm olsun..

"Akşama dönerim savaş arabanı aldım haberin olsun"

Evden çıktığım gibi arabayı çalıştırıp yola çıktım sanki tüm sıkıntılar o evden çıkınca sona eriyordu bir insanın hayatı doğum günün de nasıl sona eriyordu ilk doğum günüme bir gün kala, annemi kaybettim diğer doğum günümde babamı kaybettim ve çocukluğumu daha kaybedecek neyim kaldı, mezarlığa vardığımda arabanın içinde papatya olan iki buketi elime alarak araba'dan indim annem ve babamın mezarlığı başında durdum sanki duyacaklar gibi konuştum..

"Yaşamak çok zor geliyor artık biliyormusun anne bugün dayımla tanıştım o bana ne dedi duydun deme senin sonun yerine babamın sonu gibi olsun dediğim için kızmadın deme bana"

Göz yaşlarım konuşmamı engelledi bazen anılar değilde gerçekler insanın canını yakar anılarda onlar yaşıyor ama gerçeklerde yaşamıyorlar mutlu aile toplumun iki üyesi karşımda cansız bir şekilde yatıyorlar, diğer iki üyesi yaşıyor denilemeyecek kadar paramparçalar elimdeki papatyaları ikisinin mezarlığına bırakıp onlara veda etip arkamı dönüp yürüyeceğim sırada bir şarkı sesi ile geriye döndüm hangi ruh hastası mezarlıkta şarkı açardiki şarkının geldiği yere doğru gitip gitmemek arasında kaldım bir yanım gidelim derken diyer yanım arabaya dönmem için çabalıyordu..

Selamm milenin yalanlarla dolu hayatına bir yalan daha eklenirken birde aklını oynatma yolunda ilerlemesi yetmiyir üstüne bu mezarlıkta çalan şarkı bakalım bu milenin akıl oyunumu yoksa gerçekmi..

yorumlarda görüşmek üzeri:))

Geçmişin Çukuru.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin