Eve varalı 5' dakika olmuştu polat yorgun olduğunu söyleyip odasına çekilmişti geriye benle savaş kalmıştık salonda bende ayaklanıp merdivene doğru çıkacağım sırada savaşın arkamdan seslenmesi üzeri ona döndüm.
" Konuşa bilirmiyiz biraz"
"Saatin farkındamısın aşırı yorgunum uyuçam"
Salonda onu tek bırakıp odama doğru ilerledim odama girdiğim gibi üstümdekilerden kurtulup makyajımı siltikden sonra , sıcak bir duş alıp saçlarımı kurutup gardolap'dan pijamalarımı alıp giydikten sonra telefonumdan saate baktım 01:10'a geliyordu ev terliklerimi ayağıma geçirip odamdan çıktım polatın odasının kapısı kapalıydı uyumuş olmalıydı savaşın kapısından ışıklar geliyordu uyanık olduğu belliydi merdivenlerden inip mutfağa ilerleyip iki bardağa üçü bir arada nescafe'yi döküp su ısıtıcısına su ekleyip kaynamasını bekledim.O kaynayana kadar dolaptan browni çikolata alıp tezgahın üzerine bıraktım ısınan suyu bardaklara ilave ettik'den sonra tepsinin üzerine koyup mutfaktan çıktım savaşın odasına vardığım zaman iki kere kapıyı tıklattım açacağı yokdu anlaşılan uyumuş olabilir mi kapı hafif aralandı uykulu gözlerle bana bakıyordu.
"Bir sorun mu var ufaklık"
"Konuşalım mı? demiştin hadi konuşalım"
Temessüm etip beni içeriye aldı yatağı baştan aşağı mavilerle kaplıydı perdeleri beyazdı dolap'ı mavi ve beyaz karışımıydı gözlerindeki maviliği odasına'da yansıtmıştı elimdekileri alıp balkona doğru ilerledi bir benim odamda balkon yokdu diğer iki odalarda balkon vardı, arkasından ilerleyip balkona çıktım yanyana duran sandelyenin birine savaş, diğerine ben oturdum tam ortada bir yuvarlak masa vardı elime kahveyi alıp yutum yutum içtim eylül ayının son haftası olmasına rağmen havalar o kadar soğuk değildi.
"Kahve ve çikolata için teşekkürler ufaklık"
"Ne demek konuşacağın konu neydi"
Çikolatasından bir ısırık alıp gözlerini gökyüzüne dikti onu izlerken birşey dikkatimi çekmişti kaşında çizikler vardı alnında yara bandı yapıştırılmıştı gece boyu nasıl fark etmedim onun bu halini derin nefesler alıp kafasını bana çevirdi.
"Gece boyu nasıl fark etmedim diye kendini soru yağmuruna tutma ufaklık"
"hey zihin okuma gücün olduğunu biliyordum ama bu kadar gelişmiş olduğunu bilmiyordum"
Havada kahkahalar yankılandı derin bir iç çektiğini işittim ağzından cümleler dökülmeye başladı.
"Bir kızla tanıştım kalbi yaralı hayatta kalma sebebi kardeşi olduğunu söyledi biliyormusun milen kendimi o kızda gördüm hikâyelerimiz farklı ama hayatta kalma sebeplerimiz aynı" yutkundu normalde savaş hiç bir kız dan söz etmemişti ilk defa bir kızın onu etkilediğini gördüm.
"O kızmı seni bu hale çevirdi sakın bana bir kızdan dayak yediğini söyleme" kurduğum cümleye kocaman bir kahka patlattım savaşın asılan yüzünü görünce ağzımı kapattım.
"Milen iyimisin ciddli birşey konuşuyoruz son zamanlarda hiç bir konuyu ciddliye almıyorsun, üstelik dayımızın olduğunu ögrendigin zaman bile bir tepki vermedin bir terapiste gitmeye ne dersin"
Ben iyidim asıl gitmesi gereken onlardı "milen savaş haklı olabilir son zamanlarda iyi gözükmüyoruz" farkındayım iç ses ama iyiyim hasta olan bir insan hasta olduğunu bilir deme ama benim bişeyim yok.
"Ufaklık korkulacak birşey yok inan sağlığın için bir tedavi sadece ilerlemeden önce önlem amaçlı"
"Uykum geldi uyusam iyi olur bugünlük konuşma yeter" yüzünde oluşan hayel kırıklığı ile gözlerini benden çekip yere dikti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Çukuru.
General FictionSorun çaresizlik değil, isteksizlik... İsteksiziz, çünkü çocuklukta bize uygulanan ilk şey, içimizdeki isteği öldürmektir. Ben çocukluğumu öldüren onu kendi rızamla büyümeye iden kızdım.. Doğum günümde babamın ölüm yıl dönümü olacağını bilseydim o...