"Milen milen" kulağıma gelen sesle etrafıma baktım olduğum noktada benden başka kimse yokdu her yer karanlıktı bir elin beni kendine çektiğini hissettim karanlıktan aydınlığa çıkartı görünüşü bulanıktı sesini tanıdım daha öncede rüyama girmişti tekrar özür diledi benden görünüşü netleşti tam karşımdaydı "Adin " beni o adamdan kurtaran oydu. Gülen yüzü öfkeye bulandı elinde bir silah vardı onu bana doğru çekti.
"Seni kurtarmak hataydı sen ölmelisin milen"
lafına karşılık vermeden silahı çekti tam kalbimden vurdu geri geri ilerledim bir çukurun içine düştüm
"adin yapma bu sen değilsin" kocaman bir kahka patlattı
"Eserinle gurur duymalısın milen demir"
elindeki silahı tekrar kalbime nişan alıp defalarca ateş etti ölümün kollarına bıraktım bedenimi..
Yerimden sıçlayarak uyandım koluma serum takılmıştı en son hatırladığım bayıldığımdı etrafıma bakındım gördüğüm kabusun gerçek olmamasına sevindim kalbimin hızlı atışları korktuğum için miydi ? Yoksa katilimin adin olmasının verdiği üzüntümü? Kapımın açılması üzerine polatın içeriye elinde bir kase çorba ile girip yanıma oturdu.
"Doktorun dediğine göre açlıktan bayılmışsın bu çorbayı iç olurmu, bakma bana öyle prenses savaşta bende yemek yedik sen uyurken"
uzattığı çorbayı alıp güzelce içtim doktorun odama girip serumu çıkarması üzerine odamda yanlız kalmıştım saat 21:07 geliyordu eşofman takımını üzerime giydikden sonra tokayla saçlarımı toplayıp, spor ayakkabılarımı' da giyip telefonu cebime koyup odamdan çıktım salona doğru ilerleyip etrafda kimse olup olmadığını kontrol ettim Kapıya doğru ilerledigim sırada mutfaktan öksürme sesi ile olduğum yerde durdum.
"Yakalandın sinsi sinsi nereye böyle yeğenim"
"Yürüyüşe dayıcım bir sorun mu var"
"Bayılmış olan birine göre baya sağlıklı görünüyorsun"
"Polatın kime çektiği belli oldu "
"Kime çekmişim sevgili kardeşim "
Dayımla olan konuşmanın üzerine polatın gelmesi ile asıl yakalanan kim oldu belli olmuştu.
"Dayıma abicim kendisi bugün evinde misafir olmamı rica etti bende bu teklifini kırmadım"
dayımın bana bakıp göz kırpıp kafasıyla onayladı polatın bir bana bir ona bakıp düşünür gibi yaptı.
"iyi düşünmüşsün yarın akşam seni alırım prenses dikkatli ol"
onun yanağına ufak bir buse bırakıp evden ayrıldık arabayı mehmet kullanıyordu korumasız dolaşması cesaret ister o kadar düşmanı olmasına rağmen.
"Aklından geçen nedir milen"
"Düşüncelerimi paylaşmayı sevmem bu arada selin nasıl"
"Kan kaybından dolayı hastaneye kaldırıldı şimdi evinde dinleniyor iyi yani korkulacak bişey yok"
kafamı cama doğru yaslayıp yolu izledim eve varmıştık arabadan inmeden önce dayımın konuşmasını dinledim.
"Adin bizimle kalıyor bilmeni istedim zeynepi gelmeden önce aramıştım haberi var adin sabaha kadar odasından çıkmaz sabah olunca dayı yeğen güzel bir kahvaltıya gideriz, adin'le karşılaşmış olmazsın üstelik"
"Tamamdır artık gidelim mi"
Arabadan inip eve girdigimiz gibi dayım aç olup olmadığımı sordu aç değilim diyerek kalacağım odayı gösterdi arkasına dönüp gideceği sırada konuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Çukuru.
General FictionSorun çaresizlik değil, isteksizlik... İsteksiziz, çünkü çocuklukta bize uygulanan ilk şey, içimizdeki isteği öldürmektir. Ben çocukluğumu öldüren onu kendi rızamla büyümeye iden kızdım.. Doğum günümde babamın ölüm yıl dönümü olacağını bilseydim o...